PÂYİDAR | 6: Can Yakan Korkular

82.5K 3.3K 1K
                                    

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Sabahleyin sekiz buçuk dersi için çalan alarm sesi kadar berbat bir olayın var olduğunu sanmıyordum. Uykunun en tatlı yerinde zır zır zırlayan telefonum sanki beynimi parçalıyordu. Yatarken kendimi okula gitmeye hazırlamak adına, iki saat öncesinden alarm kuruyor, zaman gelene kadar da çalan alarmları susturup geri uyuyordum. Bu olay hem bana uykunun hazzını yaşatıyordu hem de psikolojik olarak beni okul için uyandırmaya erkenden alıştırıyordu. Şu ansa o iki saat çoktan geçmişti ve artık kalkmamın vakti gelmişti. Eh, nasıl olsa ilk ders uyurdum. Böyle olacağını bilseydim üniversitede kesinlikle akşamcı olurdum.

Okulların açılmasının üzerinden yaklaşık üç hafta geçmişti lakin ben bir türlü yaz tatilinin etkisinden çıkmamıştım. Geriye dönüp baktığımda evde boş boş oturup sıkıldığım zamanları dahi özlüyordum. O zamanlar en azından erken kalkma gibi bir mecburiyetim yoktu. Saat öğlen birden önce kalktığımı hatırlamıyordum. Hatta bazen akşamüzeri kalktığım da oluyordu ya da kahvaltı yapıp daha sonradan yatağıma geri döndüğüm günler de vardı. Uyku gibisi var mıydı be!.. Şimdi ise okulun gazabına uğradığım için sabahın altı buçuğunda uyanmak mecburiyetindeydim. Altı buçukta uyanmamın sebebi de okul saatine kadar ancak kendime gelebilmemdi.

İki saat öncesinden alarm kurmama rağmen yine de uykuma galip gelmekte zorlanıyordum. Beşer dakika arayla yaklaşık üç veya dört kez daha ertelediğim telefonumun alarmı ısrarla çalarken uykuyu bana haram etti ve sinirle yataktan fırladım. Homurdana homurdana ayağa kalkarak henüz uyku mahmurluğunu atlatamamış olan gözlerimi ovuşturdum ve ayaklarımı sürüye sürüye banyoya ilerledim. Aynaya baktığımda akşam toplamadan yattığım için saçım başım birbirine girmişti. Biraz gerindikten sonra suyu açtım ve uykumun açılması adına dört beş defa art arda suyu yüzüme çarptım. Yüzümü yalayan su damlaları geceliğimin yakasından birer birer atlayarak göğsümün içine girince bir an ürpermiştim fakat bu olay uykumun daha kolay dağılmasına vesile olmuştu. Yüzümü kurulayıp banyodan çıkarken aşağıdan gelen kızartma kokusu iştahımı kabarttı. Anlaşılan Canan yengem yine döktürüyordu. Hiç vakit kaybetmeden akşamdan hazırladığım kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Ardından saçlarımı da çevik bir hareketle tarayarak iki yana ördüm. Daha sonra da kaş boyasıyla çok hafif bir şekilde kaşlarımı boyadım.

Sarı ve beyaz arasında gidip gelen ten rengim nedeniyle saçlarımın yanı sıra kaşlarım da sarıydı. Hatta kaşlarım o kadar sarıydı ki neredeyse yok gibiydi. O yüzden kaşlarımı belirginleştirmem gerekiyordu. Bu konuda sadece kirpiklerim benden yanaydı, onlar her ne hikmetse kaşlarımdan daha koyu renkte oldukları için gayet belirginlerdi. Ayrıca kaşlarıma boya sürdüğüm dışarıdan pek belli olmadığı için de mutluydum.

Hoplaya zıplaya aşağı indiğimde; Burhan amcam gazete okuyor, Serhat ağabey yarı uyur bir vaziyette çatalına zeytin batırmaya çalışıyor, Muzaffer ağabey ise kafasını masaya koymuş resmen uyuyordu. Kıkırdayarak Burhan amcamın yanına gittiğimde, "Günaydın amca!" diye cıvıldayarak amcamın boynuna sarıldım ve yanağını kocaman öptüm. Ardından o da "Günaydın, prenses." diyerek beni yanağımdan öptü. Bu evin tek prensesi olabilirdim.

PÂYİDAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin