Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!
Mervan'la tartışma olayının üzerinden iki gün geçmişti ve Bertan da birgün nezarette yatıp çıkmıştı. Aslında değil bir gün, bir yıl yatmayı da hak ediyordu ama neyse ki kavga çıkarmak dışında kayda değer bir suçu yoktu. Bunun için ne kadar şükretse azdı fakat ben biliyordum ki Bertan lakabının hakkını her zaman ve her yerde layığıyla vermeye devam edecekti. Lanet herif!
Bugün günlerden cumaydı, aynı zamanda mahalle pazarının kurulduğu gündü. Her cuma mahallenin yakınlarına ucu bucağı olmayan bir pazar kurulur, bu pazar komşu mahallelerden de edindiği misafirleriyle bir sürü insana ev sahipliği yapardı. Hatta mahallemizin esnafları pazarda da tezgâh açarak iş yapıyorlardı.
Ufak bir kütüphane maratonundan sonra eve geldiğimde Canan yengemle Muzaffer ağabeyin pazara gidiyor olduklarını gördüm. Muzaffer ağabey her ne kadar oflayıp puflasa da annesine eşlik etmek zorundaydı. Çünkü Canan yengem pazar konusunda oğullarına asla tolerans göstermiyordu. Ben pazar poşetlerini taşıma işinde yetersiz kaldığım için benim yerime pazara gidecek o şanslı (!) Muzaffer ağabey oluyordu. Yengem ara sıra -yakalayabilirse tabii- Serhat ağabeyi de alıp götürüyordu.
Cuma günlerinin vazgeçilmezlerinden biri olan halk pazarı ne zaman tezgahını ortaya serse, her evde en az bir çocuğun pazar poşetlerini taşımaktan elleri nasır tutardı lakin günün sonunda anneleri, pazardan en az bir meyve alarak onların gönüllerini fethederdi. Aynı şekilde yengelerim de bizim pazardan istediklerimize kulak verir, belli bir sınırda istediğimiz şeyleri almamıza izin verirlerdi. Yani pazar alışverişi bizi yorsa da akşamüzeri ailecek yenilen meyvelerin ve onlara eşlik eden tatlı sohbetlerin tadı paha biçilemez oluyordu.
Bugün Meltem yengemlerde kalacaktım, dolayısıyla da bir kat aşağı indim. O sırada Meltem yengem de ikizleriyle pazara gitmek için dışarı çıkıyordu. Berke'nin isyanı ise bütün binayı çınlatıyordu. Kıkırdadım.
"Ya anne her zaman şu lanet pazara gitmek zorunda mıyım ben ya!"
"Zorundasın tabii eşek sıpası! Bana yardımcı olmayacaksın da kime olacaksın?"
"Koray yardımcı olarak geliyor ya zaten! Bana ne gerek var?"
"Bugün de canım böyle istedi."
"Vay efendim prensese bak," diye çıkışan kişi bu kez de Koray'dı. "Anne bize resmen köle muamelesi yaptığının farkında mısın?"
Meltem yengem gözlerini devirdi, "Size köle muamelesi yapsam her gün çamaşırınızı yıkamaz, evinizi temizleyerek önünüze bir kap yemek koyup karnınızı doyurmazdım." Daha sonra ise kaşlarını çatarak oğullarına baktı. "Kölelik konusunu tartışmayalım isterseniz! Hem sizin zaten bana köle olmanız gerekiyor. Tamı tamına dokuz ay karnımda taşıdım be ben sizi! Hatta birinizi değil ikinizi birden!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PÂYİDAR
RomanceGökalp mahallesinde sonsuz aşkın ateşiyle kavrulan iki ayrı ruh... Almina, geçmişi acılarla dolu küçük bir kadındı. Bir gün ansızın yaşadığı şehir olan Ankara'dan ayrılıp İstanbul'a taşınmış ve yıllar evvel kaybettiği babasının anılarının hâlâ soka...