Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!
Bu bölüm, her karakterin duygularını okuyabilmeniz için ilahi bakış açısıyla yazılmıştır.
Yazarın Dilinden...
Beyaz duvarlar, tenha koridor, ilaç kokusu, çift taraflı kapıların ardındaki oda ve o odada monitöre bağlanan bir kalp. Ve o kalp için dökülen binlerce gözyaşı...
Almina, apar topar buraya getirildiğinde Bertan'ın kollarında vermişti son nefesini. Olay yerine gelen ambulansın içine bindirilirken sevdiği kadının kollarından alınıp kendinden koparılışıyla yeri göğü inletmişti Bertan. Her şey o kadar ani ve fütursuzca gelişmişti ki, insanlar henüz o anın şokunu atlatamadan kuvvetli bir acının şokuyla sarsılmışlardı. Bertan'sa şüphesiz o acıyı en çok çekenlerden biriydi. Duyduğu vicdan azabı ruhunu kavuruyor, kalbinin ateşi, sevdiği kadının son sözleriyle adeta harlanıyordu. Ama kendisinin buna karşı yapabileceği hiçbir şey yoktu. Elinden Allah'a yalvarmaktan ve çaresizce ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu.
Almina'nın durumu daha hastaneye getirildiğinde bile fazlasıyla ağırdı. Kısa zaman içerisinde çok kan kaybettiği için ona torba torba kan verilmişti. Vücudunda iki kurşun yarası vardı; ilk kurşunda sağ omzu, isabetsiz bir atış sonucu hafifçe yaralanmış; son atılan kurşun ise kusursuz bir atışla kalbine isabet etmişti. Bir insan nasıl olurdu da defalarca kalbinden vurulurdu? İşte Selin de o an tam olarak bunu düşünüyordu.
Minik kedi hala kucağındayken ruhsuzca kapıyı izleyen Selin kediyi usulca okşadığının farkında bile değildi. Yanaklarında kuruyan yaşlara her geçen saniye yenileri ekleniyordu. Hayatın Almina'ya daha ne kadar çelme takabileceğini tarttı; annesi babası ölmüştü, yetimhanede -belki de zor şartlar altında- büyümüştü, tam mutluyum derken bir adam sevmişti, onunla daha da mutluyken yine bir darbe yemişti, o da yetmezmiş gibi şimdi de bir ameliyathanede yaşam savaşı veriyordu. Ölüm, henüz hayatının baharında olan bu gencecik kadına kesinlikle hak değildi. Bu olsa olsa ancak kurtuluş sanılan bir ceza olurdu onun için.
İçeride yaşam ile ölüm arasındaki ipte dengesizce yürüyen Almina, hiçbir şeyden habersiz ameliyat masasında yatıyordu. Kalp ritimleri yavaştı ve gittikçe de yavaşlıyordu. Ağzına takılan bir tüple sanki hiç uyanmayacakmış gibi uyuyordu. Bu ölüm uykusu değildi de neydi? Henüz orta yaşlarının başında olan kadın cerrah bu durumun farkında olarak ecel terleri dökmeye başlamıştı bile. Hayat kurtarmak kolay değildi.
Dışarıda Almina'yı küçük bir ordu bekliyordu adeta; Bertan, Canan, Burhan, Meltem, Bülent, Koray, Berke, Serhat, Muzaffer, Selin, Gökhan, Sevgi, Salih, Kerem ve daha yolda olan diğerleri... Hepsi yalnızca Almina için bekliyorlardı.
Zamanında ona yargısız infaz yapan Bülent, Almina için en çok gözyaşı döken kişilerden biriydi.
Bülent, yaptıklarının affedilebilecek şeyler olmadığını biliyordu. En çok da buna ağlıyordu. Kızı gidecekse bile ona kırgın gidecekti. Almina ona kardeşinden kalan son yadigârdı. Yetim bir çocuğu hiç suçu yokken hırpalamak insanlığının hiçbir yanına sığmıyordu, bunun farkındaydı. Farkındaydı farkında olmasına ama geç kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PÂYİDAR
RomanceGökalp mahallesinde sonsuz aşkın ateşiyle kavrulan iki ayrı ruh... Almina, geçmişi acılarla dolu küçük bir kadındı. Bir gün ansızın yaşadığı şehir olan Ankara'dan ayrılıp İstanbul'a taşınmış ve yıllar evvel kaybettiği babasının anılarının hâlâ soka...