PÂYİDAR | 37: Sönmeyen Yangın

37.5K 2.2K 1.2K
                                    

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Gözlerimi açtığımda bembeyaz bir batağın içinde gibi hissetmiştim kendimi. Gördüğüm ilk görüntü bembeyaz bir tavandan ibaretti. Ardından sağa sola bakınmıştım, yine her yer beyazdı; duvarlar, masa, koltuk ve üzerimdeki örtü. Gözlerim bu kadar beyaza alışık olmadığı için ilk başta kamaşsa da buna alışmam uzun sürmemişti.

Uyandığım ilk dakikadan itibaren odama birçok kişi girip çıkmıştı. Yengemler, amcamlar, kuzenlerim, arkadaşlarım... Herkes mutluluk gözyaşlarıyla sarıp sarmalamıştı etrafımı. Ayrıca içeride bulunanların dışında beni bir de dışarıda bekleyenlerin olduğunu biliyordum. Fakat nedendir bilmiyorum, etrafımdaki kalabalığın beni yalnız bırakacağı zamanı dört gözle beklemiştim. Yalnız kalıp kendimi dinlemeliydim.

Zihnime sızan yaşanmışlıklar uyumadan önce olanları, uyumamın nedenini ve uyuduktan sonra olacak olanları bana resmederken hissizdim. Sanki uyanmadan önce bütün sinirlerim alınmış gibiydi. Yalnızca derinlerden gelen bir kırgınlık ve o kırgınlığın da verdiği bir sızı vardı yüreğimde. Bunun dışında diğer hislerim algılarıma kapalıydı. Daha doğrusu kırgınlık ve acı dışında hissettiklerim basit geliyordu bana. Hayatla bağım kopmuştu gibiydi fakat hala hayata ısrarla tutunuyordum. Yaşayan bir ölü olmak gibiydi benimkisi. Artık yeterince gülümseyemiyordum bile.

"Hastanın etrafında çok kalabalık yapıyorsunuz. Bir kişi kalana değin herkes bu odadan çıksın!"

Duyduğum sesler boğuk olmasına rağmen anlaşılıyordu. Otoritesini koruyan genç bir kadın doktor odada bulunan herkese öfkeli gözlerle bakıyordu. Bense yalnızca doktora bakıyordum. Yalnız kalmaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki, hissettiğim minneti doktora olan bakışlarıma yansıttığıma emindim.

"O zaman siz çıkın, kardeşimin yanında ben kalacağım." Dedi Berke.

"Sana ne oluyor? Ben kalacağım!" Diye bir itirazda bulundu Koray.

"İkiniz de bu odadan çıkıyorsunuz, onun annesine ihtiyacı var." Deyip oğullarına sinirle baktı Meltem yengem. Evet, haklıydı. Benim anneme ihtiyacım vardı. Ama gerçek anneme.

"Sen kimsin de annesi oluyorsun bakayım? Onun annesi benim!" Canan yengem yine her zamanki otoritesini ortaya koydu.

"Babası varken annesi de kim oluyormuş!" Diyerek çıkışan Burhan amcam itiraz kabul etmez nitelikteydi. Hatta o an karısıyla şiddetli bir tartışmaya tutuşmuşlardı. Normalde olsa bütün bu olanlara müdahale etmem gerekirdi ama şu an umurumda bile değildi. Sadece yalnız kalmak istiyordum.

Serhat ağabey ve Muzaffer ağabey de o an bir anlaşmazlık yaşayınca ortamda rahatsız edici bir gürültü hüküm sürmeye başladı. Hepsine teker teker baktığımda yüzlerinde hemen hemen aynı ifadelerin var olması yüreğimi yaktı. Korkunç bir hüznün pençesinde kıvranıyor gibiydiler. Buna tahammül bile edemedim. Yaptıklarım ve yaşadıklarım aklıma geldi; üzerime savrulan tehditler, bilmediğim bir adamla sözlenmem, sevdiğim adamın cümleleri, hakkımda konuşan mahalleli, amcamın bana attığı tokat ve sarf ettiği onca söz... Her bir anıyı hatırladığımda ruhsuzca titremeye başladım. Titrediğimi kimse fark etmese de ben biliyordum. Geçmişten defalarca kez darbe yemek bu sefer beni feci derecede afallatmıştı. Ortamdaki gürültü de kafamı yeterince bulandırmaya yetti.

PÂYİDAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin