Shawn, yani patronum ilk günden beni zorlamama kararı almıştı. Ancak bu ev en son ne zaman temizlendi gerçekten merak ediyorum. Burada çok sık kalmadığı belliydi. Bu duruma bir son vermeliydim. Yani eğer ben onunla birlikte yaşayacaksam bu demek ki kendisi de bu evde kalmaya karar vermiş. Uzun bir süre. Bu da sıkı bir temizlik anlamına geliyordu.
Salona gittim. Birileriyle konuşuyordu. Görüşmesini bitirmesini bekledim. Ancak sonsuza kadar devam edecek gibi duruyordu. Ve bu sıkıcı bir durumdu. Ben çabuk sıkılabilen bir insandım. Dikkatini çekmeye çalışarak sehpahadaki geçen ayın sayıları olan dergileri düzenledim. Oldukça sesli bir şekilde hemde. Bu onun dikkatini çekmişti işte. Biraz daha devam ettikten sonra telefonunu kapattı ve;
"Bir sorun mu var?"
"Yok. Yani var."
"Nedir?"
"Ev çok pis. En son ne zaman temizlendi?" eliyle hesap yaparak;
"Bir ay önce aldım desek. Bir hafta sonra tura çıktım iki gün önce geldim. Yani nereden bakarsan üç hafta olmuştur." dediğinde bir kere daha anladım erkeklerin ne denli pis varlıklar olduklarını. Ben gelir gelmez temizlikçi tutar veya temizlerdim. Burada asistan olarak temizleyecek olanda bendim.
"O zaman ben en yakın markete gidip birkaç temizlik malzemesi alıp bu evi bugün temizleyeyim. Yarında Andrew'un bana verdiği listeye göre işime resmi olarak başlayabilirim."
"Buna gerek yok biliyorsun. Temizlik için birilerini aramayı planlıyordum zaten." dedi. O böyle konuştukça yüzünü incelemek hoşuma gidiyordu. Konuşurken en rahat ruh halinde bile olsa çenesi geriliyordu. Bunu televizyondan fark etmek zordu. Yüz yüze olmalıydınız. Hey, bana sövmeyi kesin. Sizde isterseniz sizin de böyle bir işiniz olabilir. Aslında olamaz. Onun asistanı bendim ne de olsa.
"Buna gerek yok. Ben hemen hallederim. Sizin benimle bir işiniz yoksa tabi." ellerini dizlerine koyduktan sonra oradan güç alarak ayağa kalktı ve;
"Haklısın senin yapman daha iyi olur. Ben spora gidiyorum o zaman. Oradan da stüdyoya gideceğim. Akşama anca gelirim. Sen acıkırsan mutfaktan bir şeyler yersin. Gerçi çok bir şey yok. Yani o yüzden yemek alışverişi de yaparsan sevinirim." dediğinde onu onaylarcasına başımı salladım. Cüzdanından bir kredi kartı çıkardı ve bana verdi. Daha sonra sehpahadaki not defterinden bir kağıt yırtıp kalemle tahminimce kartın şifresini yazdı. Elime tutuşturduktan sonra;
"Evin alışverişini buradan yap. Bu kart sende kalacak. Senden bir şey istediğim durumlarda bu kart vasıtasıyla alacaksın. Kişisel amaçlar için kullanmak yok." dedi ve salondan çıktı.
Kapı sesini duyduğuma göre artık evde yalnızdım. Evet Ivory iş başına! Öncelikle gidip temizlik ve deterjan malzemeleri almalıydım.
Kartı cüzdanıma koyduktan sonra anahtarıda elime alıp en yakın marketi boyladım.
Marketi telefonumdaki harita sayesinde bulduktan sonra, ki oldukça yakın bir mesafeymiş, evden çıkmadan önce yaptığım listeyi elime aldım ve alışveriş arabasını hızla doldurmaya başladım.
Gerekli malzemeleri aldıktan sonra kağıt yardımıyla beraber girdiğim şifreyle ödememi yapıp eve koyuldum. Ancak bir sorun vardı. Arabam yoktu ve çok fazla malzeme almıştım. Taşımam zor olacaktı. İçimden poşetlerin yırtılmaması için dua ede ede eve gittim. Şanslıydım ki poşetler sağlamdı. Tamam Ivy, önce bulaşıkları yıka daha sonra çamaşırları makineye yerleştir ve de temizlik işine giriş.
Mutfak çokta berbat değildi. Boş pizza kutuları vardı. Çöpleri attıktan sonra her yerin tozunu aldım ve yemeklikleri buzdolabına veya normal dolaplara yerleştirdim. Daha sonra tozlanmış olan bardak, taba vs şeyleri makineye yerleştirdim. İşimi çabuk bitirmiştim. Yani bence çabuktu.
Şimdi banyoya gidip çamaşır işlerini halledebilirdim. Hemen kenardaki bavulun üstüne kirliler yazan bir not bırakılmıştı. Bavulu açmamla her şeyin yerinden fırlaması bir oldu. Bir sürü Calvin Klein iç çamaşırı vardı. Ve de siyah pantolonlar. Gri tişörtler. Lacivert gömlekler. Cidden kıyafetlerine bakmak ruhumu karartmıştı. Hepsini birden makineye koyduktan sonra makineyi çalıştırıp lavoboyu ve küveti ovmaya koyuldum. Pek bir pislik yoktu ve gayet iyiydi. Kendimi gayet hızlı hissediyordum.
Odasına geçtiğimde perdeyi açıp odayı havalandırdım. Yoğun bir şekilde parfüm kokuyordu.
Signature olan.
Yine her yerin tozunu alıp yerleri sildikten sonra kendi odama geçtim.
Dolabımı sildikten sonra kıyafetlerimi yerleştirdim ve etrafı derleyip topladım.
En sonunda salona gelebilmiştim. Salon en zor olanıydı çünkü duvarlardan biri sadece camdı ve güneş görüyordu. Yani her yer tozdan ibaretti. Ayrıca oldukça sıkılmıştım. Biraz müzik dinlememin bir sakıncası olmazdı herhalde.
Oh, I hate to hurt you but I got to be honest
I can't give you what you need
Oh, you deserve more than I can promise
And I'm just tryna, I'm just tryna
Baby, I'm just tryna be honest, yeah
I'm tryna be honest with yaSesimin harika olduğunu söylemezdim. Ancak kendimi kaptırmış olmalıyım ki Shawn'ın geldiğini fark etmemiştim. Bana gülüyor bir yandan da alkışlıyordu.
"Şarkılarımda dans edilebileceğini bilmiyordum. Harikasın."
"Şey ben biraz sıkılmıştım ve müzikle daha çabuk bitiririm diyerekten-"
"Hey Ivory önemli değil. Üstüm kirlendi onu değiştirmeye geldim. Akşam yemeğini kendin yemelisin bana bir şey hazırlamak zorunda değilsin."
"Peki." dedikten sonra işime devam ettim.
~~
Temizlik bitmiş her şeyi halletmiş ve yemeğimi yemiştim. Yapacak bir şeyim yoktu. Telefonuma gelen mail sesiyle sehpada duran telefonuma uzandım.
Yapacak bir işim yok mu demiştim? Andrew bana halletmem gereken birkaç mail göndermişti. Hepsini Mendes adına halledip imzalamam gerekiyordu. Tamam Ivory kolları sıvama vakti. Hadi bakalım.
~düzeltildi~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
asistan | sm
FanfictionShawn Mendes'in kişisel asistanı olmak nasıl bir his bilir misiniz? Eğer bilmiyorsanız ki, bilmiyorsunuz şöyle izah edeyim. Bu işe girdiğim günden beri alkol sorunum var. Ivory Polinski iyi bir öğrenci değildir ve paraya ihtiyacı vardır. Shawn Mende...