q u a r e n t a q u a t r o

7.1K 318 41
                                    

Shawn'a hiçbir zaman söylememiştim ama aslında lisanslı bir dansçıydım. Eskiden bir üyesi olduğum dans kulübünün hocasını arasıdım.

"Alo, Lea. Benim Ivory. Şey anahtar aynı yerde duruyorsa sınıfa gidip biraz çalışabilir miyim?" dememle ağladığımı anlayan Lea neler olduğunu sormuştu ancak ona sonra anlatabileceğimi öncelikle izin verip vermediğini sormuştum. O da izin vermişti.

-ilahi bakış açısına hoşgeldiniz efenim.-

Anahtarı olduğu bölmeden çıkarıp kapıyı açtı ve içeri girdi. Kapıyı kapattı ancak yerine koyma gereksinimi duymadı. Müzik setine telefonuna bağladıktan sonra;

Camila Cabello- Crying In The Club

"Madem Camila daha iyi. Birde böyle görelim bakalım." dedi ve dans etmeye başladı. Duvardan duvara kocaman aynadaki yansımasına baktı.

Camila, Hailee ya da Hailey. Evet sorun onlarda değildi. Onlar kadar güzel ve yetenekli olamayan kendisindeydi. Belki de ona mesaj atanlar haklılardı. O Shawn için yetersizdi.

-Shawn-

Vapurdan inip bir taksiye bindim. Taksici beni görmesiyle saşırsa da ona telefonumdaki konumu gösterdim ve yolu izlemeye koyuldum. Sonunda onu bulmuştum. Işıkların aydınlattığı gece onu sevmeye başladığım zamanları getirdi aklıma.

"Yıldızlı gece benimde en sevdiğim tablodur." çokta yakın olmayan bir yolculuktan sonra taksiciye yüklü bir miktar para verdikten sonra taksiden indim ve önümde duran apartmana girdim. Merdivenleri çıkarken tek tek kapıdaki isimlere bakıyordum. Yukarıdan merdiven boşluğundan;

"Shawn." diye ses gelince sese döndüm. Ivy'me benzeyen ama aslında o olmayan birinden geliyordu ses. Bayan Polinski. Koşar adımlarla basamakları çıkmaya başladım. Evlerinin önüne geldiğimde tam içeri girecektim ki beni durdurdu.

"Gitti. Sen gelmeden yarım saat önce kadar." ne? Sikerler ama!

"Nereye?" dememle hala daha yaşlar akan gözlerini sildi ve;

"Tahminimce buradan iki sokak aşağıdaki dans salonuna gitti. Böyle hissettiği zamanlarda oraya gider genellikle. İki sokak aşağı inince zaten görürsün." tekrar basamaklara yönelmiştim ki beni kolumdan tutup;

"Shawn, sen iyi bir çocuğa benziyorsun. Dürüst olacağım. Ivy'nin babasız yetişmesi onun için hep bir acıydı. Hayatında bir erkek olmadı elinden tutan. Kalbini bu kadar çok kazanmak istiyorsan bir daha kırmamaya özen göster olur mu? Çünkü ailemden geriye bir tek o kaldı. Başka kimsem yok." yutkundum. O kadar neşeli kız bu kadar acılar içinde yaşıyordu. Nasıl ona saygı duymazdım?

"Ona baba da olurum, sevgili de, eşte. İnanın Bayan Polinski onu çok seviyorum ve saçma bir şeyin bizi birbirimizden ayırmasına izin vermeyeceğim." daha sonra tekrar merdivenlere yöneldim ve aynı hızda apartmandan dışarı çıktım. İki sokak aşağısı. İki sokak aşağı koştuğumda bina karşımda duruyordu. Kocaman bir dans kulübüydü. İçeri girmek için yeltendim ancak kapı kapalı duruyordu. Yine de şansımı deneyerek kapıyı çektim. Açılmıştı.

-İlahi alert again-

Parmak ucuna çıkıyordu ancak tam tur dönemeden düşüyordu.

Tekrar.

Tekrar.

Ve tekrar. Bir konuda yeterli olmalıydı. O da bu konuda. Derin bir nefes aldıktan sonra şarkı kendini tekrara sarmıştı.

Yavaşça parmak uçlarına çıktı. Bu esnada kollarını bir balerin edasıyla yukarı kaldırıp tam tur dönmek için hazırlandı. Sessiz adımlarla sesin geldiği odaya doğru ilerledi.

Gördüğü manzara ona ne hissetmesi gerektiği hakkında bir bilgi vermiyordu. Kızın hareketleri kendi eseriydi.

Yere kapaklanan kıza baktı. Onu hala daha farketmemesiyle öylece durdu. Belki de biraz sonra onu fark ederdi.

Dikkatli bakınca kızaran yüzünde ter ve göz yaşının birbirine karışmış olduğunu fark edebilirdiniz.

Bir kere daha düştü. O düşünce oğlan onun için endişeleniyordu. Ancak yine de yanına gidemiyordu. Yaratmış olduğu ütopyasını bozmak istemiyordu.

Aynı hareketi tekrarlarken şarkı yine kendini tekrara vermişti. Bir kere daha dönmek için yeltendi ancak yine yeri buldu.

Bir kere daha. Bir kere ve bir kere daha. Hep aynı harekette düşmesi ancak yine de başka bir harekete devam etmemesi. Onu sevme nedenlerinden biri de buydu işte.

Gözlerini kapadı ve parmak uçlarına çıktı. Sağ ayağını sürüyerek sol ayağından uzaklaştırırken kollarını yine havalandırmıştı. Dönmek için yeltendiğinde... başarılı olmuştu. Bunun sevinciyle bir kere daha aynı hareketi yapmaya kalkıştı. Ancak bu sefer yine yeri boylamıştı. Hemde acılı bir şekilde.

"Siktir!" dedi acıyla bileğini ovarken. Gözlerini bileğinden çekip önünde duran bir çift ayağın sahibine çevirdi.

Oğlan diz çöküp kızın ayak bileğine uzandı.

"Birde ben bakayım." dedi. Ellemesiyle acıyla inlemişti kız. Sonra durdu ve düşündü.

Kalbi bu kadar çok dans etmekten mi hızlı atıyordu? Yoksa oğlan burda diye mi? Tanrı aşkına! Birini bu kadar çok sevmek, ona sahipken bile bu kadar heyecanlanmak deli saçmasıydı.

Ama seviyordu işte. Gerçi ona sahipte değildi ya!

"Beni nasıl buldun?" dedi aklına gelmesiyle. Oğlan ona bakmadan;

"Kalbimin sesini dinledim. Beni sana yönlendirdi." teknik olarak doğru olmasa da doğruluk payı vardı.

"Benden uzak dur." dedi kız acısını belli etmeden ayağa kalkarken. Telefonunu müzik setinden söktü ve çıkışa doğru yöneldi. Bir rahat vermiyorlardı. Kapıyı kilitleyip eve doğru yürümeye başladığında omzuna konan cekete baktı.

"Terlemişsin." dedi oğlan. Kız ceketi elbette kabul etmeyerek yere attı ve üstüne basarak geçti.

"Pekala bas. yere yatayım benimde üstümden geç. Tepin hatta." dedi. İçinden affetme dedi ve yoluna devam etti. En azından affedecekse bile süründürmeliydi. Apartmanın önüne geldiklerinde kapıda barın çöplerini atan Lauren anlamaz anlamaz baktıktan sonra sarhoş olduğu için Shawn Mendes'i gördüğünü var sayarak;

"Yarınki partiye gelmeyi unutma Ivy. Jackson senin New York'ta olduğunu duymuş. Mutlaka gelmeni istiyor." dediğinde kıza olumlu anlamda baktıktan sonra apartmandan içeri girdi. Tanrıya şükür oğlan onu takip etmeyi bırakmıştı. Peki neden?

Oğlan daha önemli bir şeyle meşguldü.

"Hey, bu parti nerede ve saat kaçta?" dediğinde kız hayal görmediğinin farkına vardı. Oğlan ona her şeyi anlatırken birlikte harika bir plan kurmuşlardı bile.

asistan | smHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin