v i n t e s e i s

8K 416 62
                                    


Shawn bana kocaman bir bavul hazırlatıyordu. Gerçi Shawn'ın bavulunu hazırlamak o kadar da zor olmuyordu. Zaten bir tane pantolon giyiyordu. Geri kalanlar eşofman, tişört, gömlek ve hoodieden ibaretti. Bavulunu toplayınca koridordaki kendi bavulumla berber ikisini sürüklemeye koyuldum. Shawn evde yoktu. Stüdyodan alması gereken bir şeyler olduğunu söylemişti. Tanrım geç kalacaktık. Kapının bir anda açılıp beni düşürmesiyle bavullarımızın üstünde kendime yer edinmiştim.

"Ivy ne işin var kapının arkasında? Neyse iyi misin?"

"İyiyim bir şeyim yok." dedim ve yerden kalktım. O esnada elime koca koca dosyalar yerleştirdi ve;

"Ben bavulları arabaya yerleştireyim. Hadi sende kapıyı kilitle."

"Shawn bu ne?" dedim elime tutuşturduğu dosyalara bakarak.

"İşin." dediğinde gözlerimi devirdim. Bir öyleydi bir böyle. İbne mübarek.

Havaalanına giderken radyoyu açmamla Camila'nın sesini duymam bir oldu. Tam elimi kapatmak için geri götürecektim ki Shawn benden önce davranarak sesini açtı.

Camila'yı kıskanmam deli saçmalığıydı. Aralarında olan biteni bile bilmiyordum daha. Beynimi yiyip bitiren bu düşünceleri bir kenara bırakarak kucağımdaki dosyalara baktım.

"Japonya mı?"

"Evet. Asya'dan Avrupa'ya 2 aylık bir tur vardı ya hani, onu biraz erkene aldım."

"Ne zamana?"

"İki hafta sonraya."

"Ne? Delirdin mi sen Shawn? Bu kadar evrak işini Kanada'da nasıl halledeceğim?"

"Merak etme ben sana yardım edeceğim." bir daha da konuşma gereği duymadık.

Havaalanında bekliyorduk. Shawn biletlerimizi aldığında bize yanlış saati söylemişti ve şimdi beklemek zorundaydık. Beklemek için oturduktan sonra Shawn kapişonlusunu geçirip kulaklıklarını taktı, Havana dinlediğini duyabiliyordum, ve kafasını omzuma yerleştirdi. Yanımıza oturan bir çocuk elindeki kraker paketini uzatarak;

"Selam." dedi.

"Selam ama almayayım." dedim sessiz olmaya çalışarak. Eğilip Shawn'a baktı. Tam seçememiş olmalı ki;

"Sevgilini görmedim pardon." dedi. İnsanlar bizi dışardan böyle mi görüyordu? Bu her ne kadar heyecanlanmama sebep olsa da bunu belli etmeyerek sakin bir ses tonuyla ona cevap verdim.

"O benim patronum. Shawn Mendes." dediğimde eğilip daha dikkatli baktı ve;

"Aman tanrım doğru ya. Seni instsgramda görmüştüm. Eva mıydı?" dedi.

"Ivy." diye düzelttim. Bu sefer temizde olan elini sıkmam için uzattı.

"Mike."

"Memnun oldum Mike." dedim elini sıkarken.

Mike. Havaalanında beklerken ki sıkıntımı alıp götürmekle kalmamış üstüne üstlük günlerdir sahip olduğum üzüntüyü de bana unutturmuştu. Şuan ise arkadaşları yüzünden nasıl uçağı kaçırdığını anlatıyordu ve ben Shawn uyanmasın diye kahkahalarımı zar zor tutuyordum.

"... daha sonraysa hostes başkasıyla ilgilenirken ben sürünerek içeri girdim tabi ama afacanın teki beni ispitledi. O esnada ona sus derken first classtaki bir çiftin şampanyasına çarptım. O devrilince hostesin üstüne düştü tabi falan beni uçaktan aldılar. Durumu izah edene kadar dokuz doğurdum resmen." anlatırken ki yüz ifadelerinden dolayı sonunda kendimi tutamamıştım ve kahkahayı basmıştım. Korkuyla uyanan Shawn;

"Neler oluyor?" dedikten sonra gözlerini ovaladı. Mike ve ben hala daha gülüyorduk. Gülmemi kestiğimde;

"Bir şey yok Mike'ın anlattığı hikayeye gülüyordum." dedim.

"Mike?" diye sorduğunda Mike hemen ona elini uzattı ve;

"Memnun oldum Shawn. Ben Mike. Şarkılarına hayranım."

"Teşekkürler." dedi ancak yüz ifadesi o kadar somurtkandı ki onun adına Mike'tan özür dilemek istiyordum. Shawn kolumu çekiştirerek;

"Saatimiz yaklaşıyor hadi check-in yapmaya gidelim." dedi. Ona bir dakika işareti yaptıktan sonra Mike'ın yanına gittim ve ona sarıldım.

"Telefon numaranı alabilir miyim?" dediğinde bir yandan da cep telefonunu cebinden çıkarmakla uğraşıyordu. Telefonunu elime aldıktan sonra kaydettim ve;

"Mutlaka mesaj at, ara." dedim. Arkamı dönüp gidiyorken arkamdan bağırdı ve;

"Pekala güzel kız." dedi. Böyle demesi gülümsememe neden olmuştu. Shawn adımlarını hızlandırıp gidiyorken bir anda durdu ve bavulumu bıraktı.

"Herkes kendininkini taşısın." dedi. Ona dosyaları uzattım.

"O zaman sende bunları taşı." dememle;

"Patron olanın ben olduğumu zannediyordum. Asistan olanın değil." dedi. Bu neydi şimdi? Neden bir anda böyle olmuştu? Ben onu seviyordum ve o bunu göremiyordu bile. Bavulumu tutup çekiştirdikten sonra bu sefer ben önden gitmeye başladım.
Madem öyleydi o zaman istediği gibi olurdu.

~düzeltildi~

asistan | smHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin