4. Bölüm

229 24 2
                                    

O kafeden çıktıktan sonra bende durmadım arkasından gittim.
 

"Hey hey!"

  Dışarı çıktığım için cebimdeki maskeyi hemen yüzüme geçirdim.
Onun arkasından ilerliyordum. Doğru mu hatırlıyorum bilmiyorum ama sanki bir ara elini omzunun üzerinden arkaya sallayarak başından savmaya hareketi yaptı.

   Dediğim gibi bir göz yanılması da olabilir.
  Biraz daha yürüdükten sonra yolun sol tarafında bir ara sokağa saptı. Tam bende girecektim ki köşeyi dönmeden durdum.
 

   İyide..bütün bunlardan bana ne? Kızı tanımıyorum bile neden peşinden gidiyorum ki? Tekrar kendisine birşey yapmasını engellemek için mi? Evet sanırım bu yüzden.

   Tamam bileğini kesmesini engellemiş olabilirim ama bundan sonrasına karışma hakkım yok. Beni hiç bir şekilde ilgilendirmez. O yüzden en iyisi çocukların yanına dönmek.

    Evet en iyisi bu. Sonuçta benim hiçbir şeyim değil o kız.
  Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki bir hıçkırık sesi duymamla durdum.
O..ağlıyor muydu? Önceden de ağladığını görmüştüm, ne zaman görsem ağlamıştı zaten.

    Arkamı döndüm. Ara sokağın başındaydım, ileri doğru bir adım atıp ara sokağın tam ortasına geldim. Evet ağlayan oydu. Duvarın dibine çökmüş, başını dizlerine yaslamış, kollarını da bacaklarına dolaşmış bir şekilde oturuyordu.

   Çok sessiz ağlıyordu. Ama onu duymamı engellenmemişti.
Şimdi ben ne yapayım. Onu gözyaşlarıyla baş başa bırakıp geri mi gideyim? Bu ne kadar doğru olur.
 
  Sanki az önce beni hiçbir şekilde ilgilendirmez diyip geri dönmeye kalkışan ben değilmişim gibi kızın yanına gittim. Önüne geçip çömeldim. Burda kimse olmadığı için maskemi aşağı indirdim.
  
  Ayak seslerimden geldiğimi anlamış olacak ki hafifçe kafasını kaldırıp bana baktı. Beni görünce kaşlarını çatıp kafasını tekrar dizine gömdü.
 
   "Bu genç yaşında gezip tozup, hayatını yaşamak varken neden böyle yapıyorsun?..  senin yaşındaki kızlar genelde öyle yapar. Hiçbir şeyi umursamaz eğlenmelerine bakarlar. Ama sen onlar gibi değilsin...bana bak,"
 
   Başını kaldırdı, gözlerime baktı. Gözlerinin beyaz kısımları ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.
"Beni tanımıyorsun bile,"dedi.
"Şimdi önemli olan bu mu?.. anlatmak istermisin diye sormayacağım çünkü sen nefes almak bile istemezken benim sana bunu sormam çok saçma."

  Başını tekrar dizine gömdü. O hâlâ duvarın dibinde oturuyor, ben de hâlâ onun karşısında çömelmiş ona bakıyordum. Cebimden bir kağıt çıkardım.

   Sağ elini bacağından çekip avcuna kağıdı koydum ve kapattım. Elini tekrar eski yerine koydu. Ben bunu yaparken başını dizinden kaldırmamıştı.

  Elindekinin ne olduğunu bile merak etmemiş ne olduğuna bakmamıştı. Hiçbirşeyi önemsemiyor muydu bu kız?

  O kâğıtta telefon numaram yazıyordu. Kim olduğunu bilmesem bile insanlara yardım etmeyi severim.

  "Yaşamaya bak çünkü dünya ölmek istemek için bile boş..."dedim.
Kafasını kaldırmadan konuştu.
 

  "Neden böyle söylüyorsun? Sen ne yaşadın bu kadar? Benim kadar canın yandı mı mesela? Hı? Onuda geçtim, sen ünlüsün, neden benim gibi birinin peşinden geldin ve bana bunları söyledin?"dedikten sonra sessizlik oldu.

   Başını kaldırıp bana bakarken konuştu.
  "Hayatım...o kadar...boş ki...o kadar...boş...ki..."dedi ve kafasını dizine gömüp tekrar ağlamaya başladı.
 
  "Ünlüyüm diye insanlık vasıflarımdan yoksun olmam mı gerekiyor?.. Senin bir ailen, bir okulun, bir erkek arkadaşın yok mu?"
 
    Birşey demedi. Başını tekrar bana kaldırıp gözlerini gözlerime kilitledi.
 
   "Sence?" İşaret ve baş parmağını havada birleştirip, "bunlardan birine bile sahip olsam bu durumda olmazdım."

TESADÜF |Kim Taehyung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin