7. Bölüm

156 18 2
                                    

   Tam karşımda duruyor. Göz altları hâlâ mor ve siyah halkalarla dolu. Her zamanki gibi bana boş gözlerle bakıyor. Siyah mat saçlarını omuzlarına salmış. Kurumuş dudakları hafif aralık. Burnunun üzerindeki çillerin ona verdiği tatlılık bile bakışları dolayısıyla sönüp gidiyor. Gözleri yaşarıyor, çenesi ve dudakları titriyor... Bana göre sağ elini, havaya kaldırıyor. Bana uzatıyor.
  "Yardım et!"diyor,
"Yardım et, -hıçkırıyor- l lütfen yardım et!"sonlara doğru sesi fısıltı gibi çıkıyor.
  Ona cevap vermek istiyorum ama yapamıyorum.
  Sonra gözümün önünde tırnaklarını yüzüne geçiriyor.
  Yüzünün herbir santimetre karesini tırnaklarıyla yırtıyor. Ve kendi kendine sesler çıkarmaya başlıyor.
  En sonunda "Yapma!" diyebiliyorum,
"Yapma!"
"Artık çok geç! Çok geç! Çok geç!
aaaah ÇOK GEÇ!!"diyor yüzünü yırtarken.
Ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana bakmaya devam ediyor. Yüzünü yırtarken tek eliyle de bana uzanıyor.
"YARDIM ET!!"


Kalbimin vücudumdan kaçıp gidecekmiş gibi hızla çarpmasıyla uyandım. Kemiklerim kalbime batıyor gibiydi.

  Derin derin nefes alsam da tıkanıp duruyordum. Yataktan kalktım, küçük buzdolabında duran sürahiyi bir bardağa doldurup kana kana içtim.

  Nefes alışverişlerim yavaş yavaş kendine geliyordu.
Az önce gördüğüm kâbus, bir kabustan daha fazlasıydı.

  Kesinlikle!
 
   Kendimi tekrar yatağa attım. Elimle yüzümü kapatıp bekledim. Sonra yan dönüp komodinin üzerinde duran telefonumdan saate baktım.

  Pratik odasına gitmeme sadece beş dakika vardı. Hemen üzerimi filan değiştirdim. Dün akşam hazırlanmaya üşendiğim spor çantamın içine havlu, su ve kulaklığımı katarak odadan çıktım.

  Aslında şu üç parça eşyayı elimle de götürebilirdim ama böyle daha tarz oluyor. Telefonu da cebime kattım ve asansörü çağırdım. Asansörün gelmesini beklerken sağ ayağımla da ritim tutuyordum. Pıt pıt pıt...

  Asansör geldiğinde içeri girip bir üst kata bastım. Hâlâ ayık değildim. Gözlerimin ve dudaklarımın olduğundan şiş göründüğüne eminim.  İnmem gereken kata geldiğim de asansör durdu, ben de çıktım.

   Dans pratiği odasına doğru ilerledim. Valla Amerika'ya geldik falan ama hiç gezdiğimiz yok be. Geldiğimizden beri şu binanın içindeyiz.

  İçeriden sesler geliyordu. Ben gelmeden başlamışlarmıydı bir de ya...of! Çıkmadan önce koluma taktığım saatime baktım üç dakika vardı.

  Kapıyı açıp içeriye göz attım. Bunlar kesinlikle bizimkiler değildi.
 
  Kısa şort ve yarım badi giyinmiş bir Namjoon hyung düşünün. Tayt ve sporcu atleti giymiş bir Jungkook ya da yine şort ve yine sporcu atletiyle bir adet Suga hyung...

    Evet bunlar bizimkiler değil kkkkkkkk

  Balckpink...ama sıra bizde değil miydi? Erken mi gelmiştim.İki kere de saatime bakmıştım halbuki.

Tekrar saatime baktım...

İnanamıyorum!!

Cidden... inanamıyorum!!

Bir saat erken gelmek ne!!

Ben dakka kısmına bakmışım demek ki... OF!!

Bir saat daha uyuyabilirdim ama ben...

Şuan hayat bana kıçıyla gülüyor, duyabiliyorum...

Şimdi tekrar yatağa girsem uyku tutmaz bende en iyisi Blackpink'in dans provasını izliyim. İçeri geçip kapıyı kapattım. Beni fark etmemişlerdi.
 
  Bir kaç adım atınca anca fark ettiler ama beni takmadan dans etmeye devam ettiler. Aynanın karşısında prova yapıyorlardı. Bende duvarın bir tarafına oturup onları izlemeye başladım.

TESADÜF |Kim Taehyung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin