{45}~KOR VUSLAT

2.9K 158 25
                                    

Bölüm şarkısı: sena şener- yalnızım

-45-

Zihnimin içindeki zehirli kelimeler bir bir çoğalmaya devam ederken kelimeler sürekli fısıldaşıyordu. Bana ne fısıldıyorlardı? Ne demek istiyorlardı? Bazen sanki başkası tarafından yönetiliyormuş gibi hissediyordum. Bundan kurtulmalıydım. Acımasızlık almış boyunu giderken bende acımasız olabilir miydim?

Olabilirdim.

Zamanında acımasız olmuştum. Önce 'Acımasız olmazsan acımasızlar peşini bırakmaz' demişti biri. Sonra o biri acımasızlığımla karşı karşıya gelirken geçmişin kanlı kelimelerini ilmek yapıp boynuma geçirmiştim. Daha sonra bunun arkasını ihanetler takip etmişti. Boynuma geçirdiğim ilmek sayısı giderek artarken ruhum saklandığı boşlukta acıyordu.

Ruhlarına acımasız olduğum kişilerin hatıraları ve anıları beni bırakmazken yeni bir hayata adım atmak da neyin nesiydi?

"Ee kızlar, ne yemek yiyoruz?"

Markus'un yüzüne hangi yüzümle bakabiliyordum, bilmiyorum. Bu sırrın beraberinde getirdiği sıkıntılar canımı yakıyordu. Ona Maya'yı öldürenin ben olduğumu söylemek ve bu vebalin altından kurtulmak istiyordum. Ama söylediğimde daha ağır bir yükü omuzlarıma yükleyecek olmak beni korkutuyordu. Söylememek daha ağır basarken gözlerimi yumup geri açtım.

"Biraz sonra masayı hazırlarım."

İkisinin konuşmasına göz devirip üzerime geçirdiğim kapüşonlunun fermuarını çekeledim. Hava serindi. Sabah ilk ışıklarla uçağa binmiş ve saatler süren yolculuktan sonra Boston'a gelmiştik. Aradan geçen birkaç saat de eve yerleşmekle geçmişti. Benim fazla bir eşyam yoktu. Önce Sally ile birlikteyken kaldığım eve gitmiş ve kalan eşyalarımı almıştım. Eşyalarımın ve kıyafetlerimin çoğu Erik'in evinde kalmıştı ama onlar umrumda değildi. Elbette yenilerini alabilirdim. Bu yüzden bankadaki dokunamadığım paraların bir kısmını çekmiştim. Erik Brenda'ya bakıcılık yapmaya başladığım zamandan beri belli bir miktarda para yatırıyordu hesabıma. Evinde tutsak olarak yaşadığım süre boyunca da yatırmaya devam etmişti anlaşılan. Sonuçta hesabımda bana hiç çalışmadan bir bilemedin iki yıl boyunca yetecek kadar para vardı.

Topuklu botlarımı ayağıma geçirirken neredeyse kalçama kadar uzanan saçlarımı boynuma dolanmıştı. Boğazımdaki kanlı kelimelerin ilmekleri kendini belli ederken yutkunmam kısa sürmüştü.

Boynuma dolanan saçlarım gibi nefesini hep ensemde hissettiğim cellatın elleri beni bırakmıyordu.

Saçlarımı arkadan gevşekçe örüp bağladım. Maya saçlarımı çok severdi. "Ben dışarı çıkıyorum." Dedim gözüm hepsinin üzerinde gezinirken. "İstediğiniz birşey var mı?"

"Seninle gelmemi ister misin?" Diye soran Markus'a yan gözle baktım. Telefonun ekranından gözlerini ayırmadan konuşmuştu ve mesajlaşmaya devam ediyordu. Başımı iki yana sallayıp Aren'e yaklaştım ve başının üzerini öpüp Sally'e göz kırptım.

"Hiç gerek yok. Sen telefonunla ilişki yaşamaya devam et lütfen."

"Sen bilirsin güzelim. Teklif var ısrar yok. Dikkat et."

"Tamam."

Kol çantamı alıp çapraz şekilde boynuma taktıktan sonra evden ayrıldım. Taksi tutmamıştım. Yürümek daha cazip geliyordu ama yapacak çok işim vardı. İçimdeki sıkıntıyı gidermem lazımdı. Daha annemi bulacaktık. Kendime gelmeliydim.

Bir süre sonra gördüğüm ilk yere girerek kendime bir telefon ve hat aldım. Çantamdaki, Sally'nin ve Markus'un numaralarını yazdığım kağıdı çıkarıp telefonuma kaydettiğimde rahattım. Günün sonunda Linda'nın benim için aldığı eve gitmeyi planlıyordum. Bunu ne için yaptığını bir türlü anlayamamıştım.

İTAATKAR #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin