Tam şuraya hikayeye başladığın tarihi yazar mısın lütfen. Tatlı bir anı olması dileğiyle.İyi okumalar.
Ayakkabılarımın el verdiğince koşmaya başladım. Hızımı arttırarak sokağın köşesinden döndüm ve sırtımı duvara yaslayarak elimle ağzımı kapattım, nefes nefeseydim.
En fazla 3 dakika sonra büyük kahverengi köpeğin yanımdan sanki arkasından atlı geliyormuşcasına koşuşturmasını izledim. Normalde köpeklerden korkan birisi değilimdir ama akşam üstü başı boş bir köpekten kaçmayacak kadar da korkusuz değildim.
Nefesimi düzenledikten sonra sırtımı duvardan ayırıp sessiz adımlarla ilermeye başladım. Yeni bir köpekten kaçamayacak kadar yorulmuştu bacaklarım.
Sessiz ama hızlı adımlarla yolu
tamamlayıp eve ulaştım.Bir restaurantta garsonluk yapıyordum. Bir şirkette de çalışabilirdim fakat gerekli nedenlerden ötürü istememiştim. Yetimhane yurdundan ayrıldıktan sonra da biriktirdiğim maaşlarımla bir ev kiraladık ve yurttan birlikte çıktığım arkadaşımla orada yaşamaya karar verdik. Sonra oluşan bir takım olaylar bizi buralara kadar sürükleyiverdi. Gerçi bu ilk olan bir şey değildi. Biz sürekli ev kiralayıp şehir değiştiren insanlardık artık.
Zile basıp beklemeye başladım Sally işten daha erken çıkıyordu. Onunla küçüklüğümüzden itibaren arkaşlığımız ve kardeşliğimiz hep aynı doğruktuda ilerlemişti. Saklı sırlarımın bir kısmını bilen bir arkadaştı artık benim için kardeşlikten sonra.
Kapı açılınca yüzündeki gülümsemeyle karşıladı beni."Rose."
"Ne haber?" dedim içeriye geçip kapıyı kapatarak. Elimdeki poşeti mutfağa götürdüm ve masaya bıraktım.
"Hiç." dedi omuzlarını silkerken. Gözleri masanın üzerine bıraktığım poşete kaymıştı. "Yemek yapmıştım."
Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra masayı hazırlayıp yaptığı yemekleri yedik, film izledik ve sohbet ettik. Duvardaki saate baktığımda gece yarısını gösteriyordu. Sally odasına çekilip uyumuştu bile.Televizyonu kapatarak odama gittim ve üzerimdekileri çıkarıp yatağa geçtim. Pikeyi üzerime çekerek gözlerimi kapattım ve uykuya daldım.
***
Yarı uykulu yarı uyanık geçen bir uykudan sonra alarmın o tiz sesine uyandım. Yavaşça yerimde dogrulduğumda esneyerek kollarımı gerdirdim. Alarmı kapatarak yataktan kalkıp banyoyo geçtim, rutin işlerimi hallettikten sonra beyaz lakosu giyinerek boynuma siyah fuları taktım ve siyah eteğimi üzerime geçirdim. Saçlarımı gevşek bir at kuyruğu şeklinde topladım ve kahvaltımı yaparak çantamı elime aldım.
Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirerek evden çıktım......
Çantamdan siyah topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirerek çantamı ve sporlarımı kendi dolabıma koyarak soyunma odasından çıktım.
"Günaydın." dedim çalışanlara ve aynı karşılığı aldım
"Günaydın, günaydın..."Birkaç masa dışında diğerleri boştu. New york'un en şık mekanlarından birisiydi burası, ve benim bazı nedenlerden dolayı sayısını sayamayarak değiştirdiğim kaçıncı çalıştığım işim olduğundan hala emin değildim.
Yeni gelen müşterilerin masasına geçerek siparişlerini aldım ve hazır olduktan sonra servislerini yapıp her zamanki kelimelerimi tekrarladım.
"Afiyet olsun."
Gülümsemek ya da daha büyüğünden bir tebessümü sunmak zorundaydık her kelimemizde. Her dakika tebessüm etmek zor geliyordu. Bir süre sonra alışmıştım. Sahte olan bir tebessüm dudaklarımda yer edinmişti kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAATKAR #Wattys2018
Roman pour AdolescentsDominant köle ilişkisi ASLA yoktur. Kitap isminden öyle anlaşılabilir. Hepimizin içinde birer şeytan uyukluyor. Kimisininki uyanık, kimisinin ki de uyumaya devam ediyor. Şeytan gözlerini açtığı anda avuçlarına düşüyoruz, o avuçtan çıkmak için ona i...