{4}~SIR*düzenlendi.

13.5K 583 26
                                    

Spor ayakkabılarımın bağcıklarını bağlayarak çantamı aldım ve evden çıktıp siyah mercedese bindim. Bu gün pazardı. Josh gülümseyip aracı çalıştırdı.

"Günaydın?"

"Günaydın Rose."

Neredeyse üç ay olmuştu. Herkesle iyi anlaşıyordum. Tabi ki Erik hariç. Michael'le bile iyi anlaşıyordum. Öte yandan Brenda bana alışmıştı. Erik pazar günlerinde gelmek zorunda değilsin demişti.

Ama ben  bazen Brendayla aramızdaki ilişkiyi ilerletmek için kabul etmedim ve pazar günlerimi de Brenda ile geçiriyordum. Sadece bazen.

Onunla sohbet ediyordum dakikalarca gülüyorduk. İşaretlerle ya da yazarak anlatıyordu istediği bir şeyi. Geziyorduk. Ona kitap okuyordum. Bir ara tam konuşacakmış gibi oluyor ama hemen toparlanıyordu.

Konuşması için pek ısrar etmiyordum, konuşabileceğini hatırlatıyordum sadece. Bana piyano çalmasını öğretmek istediğini yazmıştı kağıda. Kabul ettim. Ne zaman piyano çalsa ellerini takip ettiriyor. Sonra sıra sen de işareti yapıyordu.

Ona şarkı söylüyordum yalnızken. Bunu seviyordu. Benimleyken gözlerinin içi gülüyordu artık. Ama Emin olamadığım bir konu var ki oda Erik ile aralarında bir gerginliğin olduğuydu. Karşılaştıklarında yüzü düşüyor, bakışları donuklaşıyordu.

Arabadan inerek diğer koruma ve hizmetlilerle selamlaşarak villadan içeri girerek holü geçtim ve Brenda'nın odasına girdim. Hâla uyuyordu. Yaklaşarak yanaklarına birer tane öpücük bıraktım.

Bunların aynısını anneme de yapmak isterdim. Kalbim özlem hissiyle erirken bu duyguyu görmezden geldim.
Esneyerek yavaşça gözlerini araladı ve gülümsedi.
"Günaydın."
Gözlerimi kocaman ayırdım. Sevinç çığlıkları atmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Brenda." dedim inleyerek. "Konuştun."
Bu bir itiraftan çok soruydu aslında. Emin olmak istiyor gibiydim. Onaylar anlamda kafasını salladı. Bu kabullenişti.
Ellerimle yüzümü sıvazladım.
"Bunu Erik'e söylemeliyiz." dedim gülerek. "Çok sevinecek." Hemen bileğimi tuttu.

"Hayır olmaz."

Onu tutarak sırtını yatak başlığına yasladım ve yatağın kenarına oturarak elini tuttum.

"Neler oluyor Brenda? Anlat lütfen."

Gözlerini kapattı. Düşünüyor gibiydi. Yutkundu ve sözcükleri toparlamaya çalıştı.

"Bak konuştuğumu sadece senin dışında kimse bilmemeli. Oğlum bile. Sana güveniyorum Rose. Lütfen."

Derin bir nefes aldım. Bu bilinmezlikler canımı çok sıkıyordu.

"Ama neden?"

"Lütfen Rose. Aramızda bir sır olarak kalsın bu. Nedenini söyleyemem. Bilmemen daha iyi. Beni anlamalısın. Sadece sana güveniyorum. Tamam mı?"

Kafamdaki düşünceleri toparlamaya çalıştım. Bu bir sır olarak kalacaktı. Konuştuğunu oğlunun öğrenmesini istemiyordu. Araları hiç iyi değildi. Erik hergün konuşup konuşmadığına dair sorular soruyordu. Brenda endişeliydi Erik gergin. Hayır Brenda korkuyordu. Konuşmaktan!

Ortada dönen bir şey vardı ama tam olarak çözemiyordum. Emin olduğum bir şey varsa oda kesinlikle Erik'e güvenmemem gerektiğiydi.

"Pekala Brenda sırrın bende güvende. Bana güvenebilirsin. Ama daha sonra bana nedenini söylemeni istiyorum. Hadi kahvaltı için hazırlanalım."

İTAATKAR #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin