Yerdeki resimlere baktım, korkunç işkencelere maruz kalmış kişiler vardı. Bir resimde adamın tüm dişleri sökülmüş yüzü darmadağındı. Diğer resimlerde bıcak ve kurşun izleri, mum ve sigara yanıkları, kesikler. Ve bıçakla kazınmış 'E' harfleri. Tüm bunların odak noktası Erik'ti.
Kapı yumruklanmaya devam ederken aklıma gelen fikirle sırtımı kapıdan ayırarak hızlıca yerde ki resimleri topladım ve açık çekmeceyi kapayıp Brenda'ya baktım sesimi kısarak konuştum.
"Brenda bunları saklamalıyız. Sandalyenin kolluklarına tutun hemen."
Olursa Erik odayı karıştırmak isterse bu fotoğrafları bulmasını istemiyordum. En iyi böyle saklayabilirdim.
Başını salaldı ve kolluklara tutunarak oturduğu yerde yükseldi. Bunun için bayağı bir zorlanmıştı. Fotoğrafları altına koydum. Oturdu. Sandalyenin yönünü yatağa çevirdim ve gözlerindeki ıslaklığı sildim.
"Doğal davran. Şimdi kapıyı açıyorum."
Derin bir nefes alarak kapıya ilerledim ve açtım. İçeriye geçerek kolumu sımsıkı tuttu ve bağırmaya başladı. Sesi kaskatıydı.
"Ne yapıyorsunuz burada? Bu kapı neden kilitli?!"
Korkmuştum. Üstelik kolumu çok sıkı tutuyordu. Dilim tutulmuştu sanki. Sonunda sesimi bularak konuşmaya başladım.
"Ö-özel bir şey a-anlatıyordum." gözlerimi kaçırdım." Kızsal bir durum."
Brendanın sırtı kapıya dönüktü. Erik kolumu bırakarak gözleriyle içeriyi taradı ve odadan çıktı. Ayak sesleri uzaklaşınca ilerleyerek yatağa oturdum ve Brenda'ya baktım. Bakışları donuklaştı. Bir kaç dakika sessizce bekledik. Sonra birden sesini bulmuş gibi konuşmaya başladı ama kesinlikle kısık sesle konuşuyordu.
"Her bir harekette dikkatli olmalıyız. O çok zeki biri. Konuştuğumu öğrenmemeli."
Kaşlarım çatıldı. Artık olan biten bir şeylere anlam veremiyorum. Bütün bunlar neydi, neden oluyordu hiç bir fikrim yoktu.
"Brenda, neler oluyor?"
"Akşam giderken Josh'a sorabilirsin. Ona güven. Sorularını ona sor. Hadi inelim şimdi aşağıya şüphelenmesin."
"Josh biliyor mu?" diye sordum şaşırarak.
"Evet."
Başımı çaresizce iki yana salladım. Diyecek başka bir şey bulamayınca oturduğum yataktan kalkıp Brenda'yı odadan çıkardım. Salona indiğimizde Erik telefonunu kapatıp bize döndü.
"Rose hazırlan dışarı çıkacağız."
Kaşlarımı çattım. "Bir yere mi gideceğiz?"
Kafasını salladı.
"Burada hiç kıyafetim yok ayrıca Brenda ile ilgi-"
"Brenda'nın yatağının üzerindekileri dene. Yarım saatimiz var. Ve son olarak dediğimi yap." diyerek sözümü kesti.
"Yalnızca Brenda ile ilgileniceğimi sanıyordum." dedim cümleyi tamamlama ihtiyacı hissederek. İçimde bir korku peyda olmuştu. Ellerini cebine sokup umursamazca bana bakmasıyla dişlerimi sıktım.
"Dediklerimizi yapıp bize karşı gelmeyeceğine dair söz verdiğini hatırlıyorum."
Ayaklarımı yere vurup holü geçerek Brenda'nın odasına girdim ve kapıyı kapattım. Yatağın üzerinde birbirinden şık kıyafetler vardı, çantalar ve ayakkabı kutuları. Bunların hepsi bedenime göreydi. Bedenimi nasıl bilmişti? Bunu şu an için önemsemedim fakat sinirlerim giderek bozuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAATKAR #Wattys2018
Novela JuvenilDominant köle ilişkisi ASLA yoktur. Kitap isminden öyle anlaşılabilir. Hepimizin içinde birer şeytan uyukluyor. Kimisininki uyanık, kimisinin ki de uyumaya devam ediyor. Şeytan gözlerini açtığı anda avuçlarına düşüyoruz, o avuçtan çıkmak için ona i...