Bıkkınca bir nefes verip başımı pencereye çevirdim. İçeriyi sadece ay ışığıyla beraber konağın önündeki aydınlatma ışıkları aydınlatıyordu. Diğer tabirle de odanın içinde açık iki abajur varmış gibiydi.
Saçlarımı geriye doğru atarak tekrar aya baktım. Dolunay bütün ihtişamıyla göz kırpıyordu sanki. Normal bir günümde olsaydım, gülümseyerek izlerdim bu görüntüyü biliyorum.
Ama şuan içimden gülümsemek değil oturup ağlamak geçiyordu. Üstelik normal bir günümde de değildim.
Vicdanım sessizleşmiş benim bir şeyler söylememi bekliyordu. Duvarların arasındaki Rose susup Vicdanımla anlaşmış gibiydi ilk defa. Ruhum da zaten uzun zamandır ortalıkta görünmüyordu. Ne olduğunu anlayamadım.
Zihnime bir duruşma odası kurulmuş yargılanıyordum. Vicdanım hakim oluvermişti birden kürsüye vurduğunda anladım. İyi Rose her zaman yanımda olup avukatlığımı yapıyordu bu sefer.
Kötü Rose ise duruşma salonunda da peşimi bırakmamıştı. Kaçmamam için ellerimi kelepçeliyor, avukatımın itirazlarını dinlemiyordu bile. Ardından hemen arkamdaki şahit koltuğuna oturmuştu.
Derin bir nefes alarak rahatladım. Benim tarafımdaydı.
Ancak rahatlamam karşıma bakınca yerini hüsrana bıraktı.Karşı tarafta hayatımı mahveden
insanların slüetleri vardı. Duruşma salonu dolmuştu birden bire. Nereden geldiğini anlamadığım insanlar en arkadaki seyirci koltuğuna oturmuş, bir uğultudur oluşturulmuştu.Bakışlarımı hepsinin üzerinden çekerek ellerime sabitledim. Kelepçeler sıkmıyordu ama yine de rahatsız ediyordu. Duyduğum sesle bakışlarımı vicdanıma sabitledim. Elindeki tokmağı tekrar kürsüsüne vurarak sessiz olun! diye uyardı insanları. Hakimin bağırmasını işiten herkes sessiz olup içerdeki uğultuya bir son vermişti.
Duruşma başladı. Davacı ve davalı kim anlayamamıştım. Avukatım olan iyi Rose ve şahidim olan kötü Rose, beni savunmak için her ne yaptılarsa da karşı taraf sesini çıkarmamıştı. Tek duyduğum cümleleri 'Şahidimizi bekliyoruz.' olmuştu.
Müvekkilimin hiç bir suçu yok sayın hakim, o masumdur!
Avukatımın cümlesinden sonra karşı taraftan uçuk bir kahkaha sesi duyuldu.
Bakışlarım direkt olarak orayı bulurken Erik gözlerini kıstı.
Sen mi masumsun? Diye sordu sanki iğrenç bir şey tatmış gibi yüzünü buruşturarak.Bakışlarımı ondan kaçırarak elimdeki kelepçeye odakladım. Gümüş rengi demir sanki Erik'in gözleri gibi beni rehin almıştı.
Dinleyici koltuğundaki insanlar kendi aralarında bir şeyler fısıldarken avukatım yanımda oturmuş yumruklarını sıkıyordu.Müvekkilim suçsuzdur!
Diye tekrar etti avukatım olan iyi Rose. Suçsuz olduğumu sanıyordu aklınca ve bunu kanıtlamak istiyordu. Duruşma salonunda olmasa Erik'in üzerine atlayacak gibiydi. Bense oldukça sakindim şu anda.Yeter! Dedi hakim bir kez daha. Karşı tarafın şahidi gelsin!
Herkez gibi benim de bakışlarım
kapıya çevrilirken avukatım bir elimi sıktı destek olmak istercesine.
Gözlerim, gördükleri kişiyi kabul etmek istemiyor, onlardan başka her şeye bakıyordu.Gözlerimi kapattım ve yutkunarak titrek bir nefes aldım. Gözlerimi açtığımda ise ruhum, karşı tarafın şahit masasına oturmuş huzursuzca kıpırdanmıştı. Ruhumun uzun süredir neden ortalarda görünmediğini şimdi daha iyi anlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAATKAR #Wattys2018
Novela JuvenilDominant köle ilişkisi ASLA yoktur. Kitap isminden öyle anlaşılabilir. Hepimizin içinde birer şeytan uyukluyor. Kimisininki uyanık, kimisinin ki de uyumaya devam ediyor. Şeytan gözlerini açtığı anda avuçlarına düşüyoruz, o avuçtan çıkmak için ona i...