Hayatımın köreldiği büyük şehir, Ankara.
İnsanın doğduğundan beri edindiği alışkanlıkları bir anda bırakıp yeni bir hayata geçiş yapması oldukça zordu. Yeni evimize karşı kendimi o kadar yabancı hissediyordum ki bu his beni boğuyordu. Sanki her günüm kötü geçecekmiş gibi hissediyordum. Bu kesinlikle normal değildi, belki de eskisi gibi yaşayamayacağımı kabullenemiyordum.
Sıkıldığımı belli eden bir nefes alıp müzik dinlemenin iyi olacağını düşünerek son ses Metallica'nın Nothing Else Matters şarkısını açıp yatağıma oturdum. Bakışlarım hâlâ açılmamış olan köşedeki bavullara kaydı. Şimdilik sadece gerek duyduğum eşyaların olduğu bavulları boşaltmıştım. Sanki benim gibi onlar da buraya yerleşmemek için isyan ediyordu.
Yeni odamın kirli beyaz rengindeki duvarlarını süzerken eski, devasa büyüklükteki odam zihnimde canlandı. Geçen yaz bir anda kafama esmiş ve odamı yeni baştan dekore etmiştim. Tüm duvarlar özel olarak yurtdışından getirttiğimiz pembe gri çizgili duvar kâğıdıyla döşenmişti. Odamın ortasında bulunan geniş yatağımın üstü aynı tonlardaki saf ipekle kaplanmıştı. Nevresim takımlarımı annemle birlikte seçmiştik. Odanın bir duvarına boydan boya sekiz kapılı gömme dolap yapılmıştı. Zenginliğin en iyi tarafı da istediğinizi anında yapabilme olanağıydı.
Şimdiyse kutu gibi küçücük bir odaya sıkışmıştım. İkinci el eşyalar satan bir dükkândan alınmış bir baza, üzerinde ucuz, ama yeni olan yatağım, suntadan yapıldığı için ayakta zar zor duran küçücük elbise dolabım, kitaplarımı üzerine koyabileceğim minik ders çalışma masam ve sandalyem; hepsi bu kadardı. Bütün eşyalarımın detaylı listesinin nadide parçaları...
Tüm bunları düşünürken gözüm tekrardan bavullarıma kaydı. Neden geciktiriyordum ki? Tamamıyla buraya yerleşmekten başka çarem yoktu. Alışmam gerekiyordu, mecburdum. Biraz güç bulsam yapacağım ilk iş, bavullarımı açıp odama eşyalarımı yerleştirmekti, belki böylece yeni evimi biraz olsun benimsemeye başlayabilirdim, ama elimi kaldıracak takatim yoktu.
Yatağıma uzandım ve odamı dolduran harika şarkının melodisini içimde hissederek karşımdaki tavanı boş boş izlemeye başladım. Eskimiş boyanın yüzeyinde oluşmuş çatlaklara, rutubet izlerine bakmamaya çalışıyordum. Duvarların kirli renginden mi, bilmiyorum, nedenini kestiremediğim bir kasvet sürekli ruhumu sarıyordu.
Bir an önce hayıflanmayı ve sürekli dertlenmeyi bırakmam gerektiğinin farkındaydım. Lakin bazı şeylerin farkında olmak başarabilmek için yeterli gelmiyormuş, bunu da yeni yeni öğreniyordum. Yine içim daralınca derin bir nefes çektim ciğerlerime. İçimde bir yerlerde tarif edemeyeceğim bir boşluk vardı sanki. Hiç dolmayacak olan, kocaman dipsiz bir boşluk. En can sıkıcı olan tarafı ise bu karanlık boşluğu nasıl dolduracağıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu.
~~~
Instagram : Mavimihri (Aktif olarak kullandığım tek sosyal medya hesabıdır)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT
Teen FictionAşk hiç bu kadar karanlık olmamıştı... Bir tarafta zenginlik ve lüks içinde yaşayan Buket, bir tarafta herkesin korktuğu, tehlikeli ve insafsız Kağan! Buket'in hayatı babasının iflasıyla değişir ve eski kusursuz günlerini İzmir'de bıraka...