13

1.1M 20.7K 275
                                    

Bir süre sonra Kağan ve peşinden gelen birkaç çocuk, tehlikeli bir edayla ağır ağır sınıfa girdiler. Etraflarındaki insanların onlara bu durumdan ötürü saygı duyması ve korkmasıyla iyice havalanıyorlardı. Yürüdükleri yerde kim varsa, onları görünce yüzüne yansıyan tedirginlikle kenara çekiliyordu. Bizim sıranın yanından yürürken geçen gün gördüğüm çocukların da onunla birlikte olduğunu fark ettim.

Mert'le gözlerimiz kesişince bana göz kırptı, hemen bakışlarımı ondan çekip başka bir yere baktım. Bu çocuktan hiç hoşlanmamıştım.

Cansu'ya yandan kaçamak bir bakış attığımda, onun da Mert'ten rahatsız olduğunu fark ettim, o geçip gidene kadar dik dik baktı.

Öğretmen de sınıfa girdikten sonra sınıftaki yüksek sesler yerini ufak bir uğultuya bıraktı. Kolumu masaya koydum ve yanağımı avucuma yaslayıp yeni öğretmenimin masasına doğru yürürken inceledim. Eski okulumdaki öğretmenler genelde genç ve oldukça bakımlı olurdu. Bu öğretmen de genç görünüyordu, fakat biraz özensiz giyinmişti. Dizlerine gelen kahverengi dar etekle üzerinde açık renk bir bluz vardı üstünde. Bu bluz onu olduğundan daha yaşlı gösteriyordu, acaba hâkimiyet sağlamak için bilerek mi böyle giyinmişti? Düz babetleriyle çok sıradan duruyordu. Saçlarını sıkı bir topuzla ensesinde toplamış, çok hafif bir makyaj yapmıştı.

Birkaç dosya çıkarıp masasına bıraktıktan sonra, sınıfa dönerek her bir yüze bakarken sıcacık gülümsedi. "Nasılsınız bakalım çocuklar?" dediğinde sınıftan, "İyiyiz," sesi yükseldi.

Ben de bu sırada derin bir nefes alarak beni görmesin diye dua etmeye başladım, fakat göz göze gelince dua etmeyi bırakıp kaderime teslim olarak ona hafifçe gülümsedim.

"Okulumuza gelen yeni öğrenci sensin sanırım. Kendini tanıtır mısın lütfen?" dedi nazik bir sesle.

Pekâlâ, hiçbir şekilde kaçışım yoktu. Ayağa kalktım. "Adım Buket Soylu, buraya İzmir'den taşındık," dedim.

Öğretmenin gülümseyerek, "Daha önce kolejde eğitim görmüşsün değil mi, müdürümüz bahsetmişti," demesiyle sınıfta mırıltılar duyuldu.

"Kolej mi?"

"Ne işi var o zaman burada?"

"Kıyafetlerinden belliydi zaten."

"Zengin sürtük!"

"Kendini beğenmişin teki olmalı!"

Ve iğrenç gülüşmelere neden olan duyamadığım birkaç espri daha.

Öğretmen de benim gibi huzursuz olmuş olacak ki, "Peki, oturabilirsin canım," dediğinde kimseye belli etmeden usulca nefesimi bırakıp yerime oturdum. Tanışma faslını atlattığım için rahatlamıştım.

PSİKOPATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin