"Şu hayatta neye asla derseniz o sizin imtihanınızdır" derdi Nenem.Aslında başkası demiş olabilir ama ben hep Nenemden duydum.
"Aman kızım büyük lokma ye büyük söz konuşma" der dururdu.Aslında benim hikayemi tam da bu deyim açıklıyordu.
Büyük lokma ye büyük söz konuşma ve asla asla deme.Bundan iki hafta kadar önceydi.
Yine bir gün okuldan eve geliyordum.Okul dediysem öğrenci değilim.Çiçeği burnunda bir sınıf öğretmeniyim.Mesleğimi çok çok seviyorum.Bu mesleği seçmem de ki en büyük etken öğrenme ve öğretme aşkımın yanı sıra çocukları çokça sevmemdi.Tabi Anneme göre ben bu çene ile kesin avukat olmalıymışım.
Aman ne yapacağım ben o mesleği.Küçümsediğimden değil elbet, güzel meslek ama bana göre değil ben öyle kanunla davayla uğraşamam bünyem kaldırmaz.Benim mini mini çocuklarım var ve hepside bir melek.Onları görünce içim huzur buluyor.Adım Selin...Selin Mutlu.İki çocuklu bir ailenin ikinci kız çocuğuyum.Bir ablam var ama evli ve Almanya da yaşıyor sene de bir iki kere ancak görüyoruz.İki tane de canavar gibi yeğenim var.Bak hatırladım gene burnumda tüttüler.Neyse...
Babam memur emeklisi ve tam bir emeklinin hakkını vererek akşama kadar gazetesi ile aşk yaşıyorlar.Annem...ah! Benim güzel ama bir o kadar da çöpçatan annem.Mahalle de evlenmedik kız erkek bırakmayana kadar herkesin yuvasını kurmakta kesin parmağı olan Annem
Anneme göre evlenmek aile kurmak çok kutsaldır.Boşananlar ise birbirlerinin ruh eşini bulmadığı için ayrılıyorlarmış. İnsanın hayat arkadaşının olması gerekirmiş. Bizden hayır yokmuş ne varsa kocasında varmış mış.
İşte annem tam bu bağlamda piste çıkıyor,kim kime uygunsa buluyor ve izdivaçlarına ortak oluyordu.Hakikaten ne çok sevap işliyordu da bir bende çalışmıyordu bu özelliği.
Okulu bitirdiğimden beri evlen de evlen diye başımın etini yemişti.Sabiha halanın oğlu,Ahmet amcanın Yeğeni derken listelemediği kimse kalmamıştı.
İlk zamanlar "Anne bir atanayım bakarız derdim."Rahat bir nefes alırdım.Atandım bu sefer de doğu görevi yüzünden Annem başladı yine Ahmet amcanın yeğenine.Bende öyle tayin için evlenemem bir oraya geleyim derdim.Ve şuan da Annemden kaçacak hiçbir bahanem kalmadı.Tuttuğuna beni verecek diye korkmuyor da değilim.Ama minnoş kalbi bana kıyamaz.Lakin bu çenesini yemediğim anlamına da gelmiyor.Ne zaman eve gelsem illa bir Ayşe teyze ya da Fatma teyze ile gözüme sokulan bir adet yakışıklı, hali vakti yerinde, düğünde bana on bilezik takacak,ev ve araba da alacak birinin tahmini, nüfus kağıdı için çekilmiş bir adet vesikalık resmi burnumun ucuna sokuluyordu.
Ve bende kuzu kuzu el mecbur bakmış gibi yapıp hayırlısı diyordum.Yiyorsa tersini söyle. Vallahi yemediğim terlik darbesi kalmazdı.Yaş kaç olursa olsun Anne terliği çokça gerçekti.
Yine bir gün burnuma kadar sokulan vesikalık resme bakarken içimden sabır dileniyordum.Bu bunaldığım anların birinde kafamda ki her şey şekillenmişti.
Bir akşam babam her zamanki gibi haber izlerken bende ona mandalina soyuyordum.Annem elinde kocaman bir paket ile yanıma gelip ;
"Selin kızım hadi şunu Saime teyzenlere götürüver" demişti.
"Bu ne anne?" dediğim de
Elinde ki paketi hazine tutar gibi özenle poşetin içine koyup bana baktı.
"Saime kızına çeyiz için fiskos takımı istediydi de onu yaptım.Biliyorsun ay sonu düğünü var çeyiz serecekler."Annem tabi ki lafı bana dokunduruyordu.'Bak o bile evlendi sen hala bekarsın 'söylemese de ben anlıyordum.Ama çaktırmıyordum.Okların üzerime dönmesine hiç gerek yoktu değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK OYUNU (Tamamlandı)
Ficção GeralSelin,kendisini istemeyen ilk aşkı ile evlenmek için neler yapabilir ?