1.BÖLÜM

114 10 1
                                    


Sonunda kariyer hayatıma giriş yapabilmiştim. Uykusuz ve tembelliğe karşı savaşarak mimarlık kazanmış ve okulumu bitirmiştim. Notlarımı yüksek tutup yüksek lisansımı yurt dışında yapmıştım. Burası tabi ki de Güney Kore'ydi. Kore hayranlığım 8. sınıftayken izlediğim bir diziyle başlamıştı, sonra k-pop dinlemeye başlamıştım ve çılgınlar gibi hayrandım. Ve rastgele Bts'le tanışmıştım. Bu İnternet'te müzik videolarını görmemle başlamıştı. Üniversiteye hazırlandığım yıl bunlara ara vermek zorunda kaldım ama bu geçici bir şeydi. Hayalini kurduğum mesleğin fakültesine adımımı attığım ilk an nefes almayı unutmuştum. Sonunda İstanbul Mimar Sinan Üniversitesine adım atmıştım bu benim için bir rüyaydı. Kariyerim aslında o an başladı diyebilirim. Çünkü daha yola yeni başlamıştım, o kadar çok çalışıyordum ki uyuyamıyordum bile. Neyse ki çizimi seviyordum yoksa katlanacak bir iş değil. Neredeyse tamamen teknik görüyordum. Hiç bir hocayla kavga etmedim sonuçta zirveye oynamak istiyordum. Arkadaş edinmedim desem yeridir. Zaten yakın arkadaşlarım vardı ve genel olarak okula odaklanmıştım. Simre benim en yakın arkadaşımdı, geleceğe dair planlarımız vardı bunlardan biri de Bts konserine gitmek ama ne paramız vardı ne Bts Türkiye'ye gelmişti. Hayalimiz Kore'de bir iş sahibi olup benim planladığım evi inşa etmek, bu öyle bir evdi ki her detayını biliyordum. Sonuçta ben planlamıştım bizim için her şeyin bütünleştiği mükemmel bir başyapıt olacaktı. Belki de kariyerimin en özel planı... Bunları gerçekleştirmek için çok sabrettim, çok dayandım. Ve yüksek lisansı tamamladıktan sonra Türkiye'ye geri döndüm. Burada biraz tanınmam gerekiyordu ki yurt dışında da yeterli olabileyim. Mimarlar odasına gidip orada biraz fikir edinmiştim ve kısa sürede dil sayesinde Kore'yle bağlantılı bir özel Şirket'e girdim. Yaklaşık bir senedir burada çalışıyordum ve aldığım son işten sonra baya tanınmıştım amacıma daha erken ulaşmıştım, bu beni şaşırtmıştı. Yüksek lisansı Kore'de yaptığımdan biraz çevre edinmiştim. Bu sayede Seul'a biraz uzak bir yerden arsa aldım. Okyanusa karşı Incheon'da bir yerdi, arabayla 20 dakikalık mesafede ve Kore'nin Busan'dan sonra üçüncü en büyük şehri oluyordu. Aslında Seul'un merkezinde istiyordum fakat okyanus ve deniz aşığı biriyim ve her ne kadar temiz olsa da Seul baya kalabalık bir şehirdi. Arabam varken rahatlıkla gidebilirdim bu yüzden sakin bir yerden aldım. İşten zar zor izin alıp bakmıştım ve planı ayarlamıştım. Sonuçta benim evim olacaktı ve her ayrıntıyı düşünmek zorundaydım. Mühendislerle gerekli her şeyi konuşmuştum. Dışarıdan iki katlı görünen ama zeminde bir katı daha olan bir şaheserdi. Büyük bir bahçesi olacaktı ve içinde çok da büyük olmayan ama 2 metre derinlikte bir havuz olacaktı. Semt biraz sakindi ve çok ev yoktu en azından bu kesimde. Sahilde bir yürüyüş yolu ve kumsal vardı, Evin ön tarafına bakan yerde ana yola çıkan hattı. Her şeyi ayarlayıp Türkiye'ye geri döndüm sürekli planı kontrol etmem gerekiyordu. En ufak hata istemiyordum, fazla detaycı biriydim ve bu beni mükemmeliyetçi yapıyordu. İnşası sürerken bende buradaki işlerimi halletmeye koyuldum. İlk iş Kore'de ki asıl şirkete girmekti, bunun için beni mülakata çağıracaklardı şirket bağlantılı olduğu için sıkıntı çıkarmıyordu. Zaten sınırlarımı zorlayıp yurt dışına çıkmak istiyordum. İlk olarak şirkete alınmam için her ne kadar kardeş ülke olsak da biraz milliyetçi davranıyorlardı yani iş konusu olunca titizdir Kore halkı. Korece'yi su gibi bilmeniz gerekir ve İngilizceyi de ayriyeten dil merakım olduğu için Asya dillerini öğrenmiştim bu benim için baya büyük bir artıydı. Ek olarak Almanca, İspanyolca ve Rusçam vardı. Bu mülakatı geçersem kesin alınacaktım. Ve hayalini kurduğum Şehri'ne taşınıp tadını çıkartacaktım.

Size hep kariyer anlamında kendimi tanıttım. Adım Asya Demiray, 23 yaşındayım. 163 boyunda kumral bir Türk kızıyım. Azcık da olsa bir Asyalıya benziyorum, gözlerim hafif çekikti, adımında Asya olması sanki kader gibiydi. Simre Aksoy kendisi benim en yakın arkadaşım olur aynı yaştayız. Psikoloji okudu ve şuan Kore'de bir hastahaneden iş teklifi aldı. Kendi alanında iyiydi. 164 boyunda sarı saçlı, kocaman grimsi mavi gözlü bir kızdı. Asyalıyla alakası yoktu ve güzel bir kızdı. Ve şimdi ikimizde hayatımızı düzene sokmak için çabalıyorduk. Çünkü hayat boyu yanımda olacak bir dosttu o lise birden beri en yakın arkadaşımdı. Aynı evde yaşamak hayalimizdi ve sonunda gerçek olacaktı. Ailelerimiz her ne kadar pek sıcak bakmasa da artık birer yetişkindik ve gitmeye kararlıydık. Mülakat için bekliyorlardı onlara evin durumunu anlattığımda anlayışla karşıladılar. Aslında hemen gelip istersem orada bir daire tutabileceklerini söylediler ama ben istemedim. 5 ay sonra ev bitmişti ve gitmek için hazırlanıyordum. Simre'yle ikimizin okuma kitaplarını önceden kargoyla göndermek zorunda kaldık. O kadar çoklardı ki, sadece kıyafet ve bizim işin değerli eşyaları aldık. Eşya işini orada halledecektim. Arabamı nasıl götüreceğimi bilmiyordum bu yüzden aileme bıraktım. Annem bu duruma baya sevinmişti. Sabah uçağımız vardı ve sayısız valiz hazırlanmıştı. O gece neredeyse hiç uyuyamadım heyecandan Simre'de öyle, sabah erkenden Havaalanı'na gelmiştik. Ailelerimizle birlikte annem ağlamamak için zor duruyordu, babamsa biraz donuk ikisine de sıkıca sarıldım.

'' Merak etmeyin başımın çaresine bakarım. Her an arayabilirsiniz ve ben size para da yollarım her ay ama ne zaman lazım olursa bana söyleyin.'' Annem nefesini verip konuştu:

'' Ne olur gitmesen sanki Türkiye yetmiyor mu sana? Ben sensiz ne yaparım?''

'' Anneciğim bu benim en büyük hayalimdi bunu herkesten çok sen biliyorsun. Sonunda başardım.'' Babam anneme dönüp:

'' Kızı darlama Zühre sonunda büyük biri olduğunu gördük. Ve bizi unutmaz artık tatil için yurt dışına çıkarız.'' dedi bende babama göz kırpıp

'' Evim sahilin yanı ne zaman isterseniz gelebilirsiniz.'' dedikten sonra ağabeyime baktım. Sessin duruyordu. Omuza hafif vurup:

'' Ne o özleyecek misin beni suskunsun?'' dedim bir anda beni kendine çekip sıkıca sarıldı

'' Sakın oralarda başını belaya sokma! Erkeklerle de konuşmak yok.'' kahkahamı engelleyememiştim, sırıtmam hala yüzümdeyken birini aradım büyük ağabeyimi

'' Emre ağabeyim nerede? Gelmedi mi?'' derken

'' Buradayım geldiimm!'' diyerek bağırıyordu. Bir an üstüme atlayacak sandım, sarılmasına karşılık verip biraz öyle durdum. Simre'nin ailesiyle de vedalaşıp pasaport işlemleri için ilerledik.

'' Simre ben çok heyecanlıyım ama çok da duygusallaştım.''

'' Ben de öyleyim, ailelerimizden uzak olacağımız için galiba?''

'' Galiba.'' dedikten sonra görevliye pasaportlarımızı verdik. İşlemler hallolduktan sonra uçağa doğru gitmeye başladık valizler çoktan uçağa gitmiştir bile diye düşünürken geldiğimizi fark ettim. Yerlerimize geçtiğimizde Simre'ye dönüp:

'' 18 yaşımızdayken kurduğumuz bu hayali sonuna gerçekleştiriyoruz. Ve ikimizde yüksek maaşlı işlerle alındık. Evimiz bitti tabi temizlik var ama olsundu.'' sırıtarak bana bakıyordu

'' Acayip mükemmel bir his değil mi?''

'' Hem de nasıl anlatamam.'' önümüzde 12 saatlik bir yolculuk vardı ve bir süre sonra dayanamayıp uyuyakalmıştım. Simre'nin sarsmasıyla uyandım.

'' Kızım uyansanaaa geldiağağak.''

'' Ne geldik mi? Şaka yapmıyorsun dimi?'' uçağa baktığımda herkes kalkmış iniyordu, heyecanla doğruldum ve hızla uçaktan indik. İndiğimizde bir birimize bakıyorduk ben bir an nefes almayı unuttum ve:

'' Nefes ver Asya.'' uyarısıyla nefesimi vermiştim. Birbirimize bakıp çığlık atmamız bir olmuştu. O an herkesin bize bakmasını bile aldırmamıştım birbirimize sarılıp tepinmeye başladık. Havaalanına girdiğimizde bizi bekleyen şirketten arkadaşlar vardı. Arabam olmadığı için bizi almaya gelmişlerdi. O kadar valizim varken bu fırsatı kaçıramazdım, beni görünce el sallayarak bize doğru gelmeye başladı.

'' Hoş geldiniz, ben de sizi bekliyordum.''

'' Hoş bulduk, çok teşekkür ederiz.'' valiz yüklü arabayı alıp sürmeye başladı.

'' Pardon adınız nedir?'' diyerek ismini öğrenmeye çalıştım.

'' Adım Kim Hyung Jae stajyerim, beni sizi almam için Şirket'ten yolladılar.'' gülümseyerek elimi uzattım:

'' Tanıştığıma memnun oldum benim adım da Asya Demiray bu da arkadaşım Simre Aksoy.'' Simre de elini uzattı ve sıktı.

'' Samimi tavrınız için teşekkür ederim, itiraf etmek gerekirse gelirken biraz gergindim. Ve bu arada isimlerinizi telaffuz edemeyebilirim.''

'' Soyadlarımızı demene gerek yok. Bizim kültürümüzde öne gelme durumu yok. Bana sadece Asya diyebilirsin aynı zamanda Simre.'' Simre'yi göstererek söylemiştim. Biraz rahatlamışa benziyordu. Arabaya geldiğimizde valizleri yerleştirip arka koltuğa geçtik. Doğru Incheon'a gidiyorduk, o kadar yorgundum ki kendimi eve atmalıydım. Ama bir sorun vardı eşyalar iki güne gelecekti...

Merhabalar yeni bir hikâye ile karşınızdayım. Diğer hikâyenin yeni bölümü düzenleme aşamasında. Bu bölüm daha çok tanıtım gibiydi ikinci bölümün sonlarına doğru olaylar akışına girmeye başlayacak şimdiden teşekkür ederim...

RegulusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin