Lavaboya gittiğimizde aynaya baktığımda kendimi inceledim. Biraz solgundum. Başıma giren delici bir ağrının ardından migren olduğunu anladım. Yüzüme suyu defalarca çarptım. Makyajım bozulsa da devam ettim.
'' İyi misin?''
'' Migrenim tutabilir ağrı kesicin olduğunu söyle lütfen?'' elini direk çantasına attığında.
'' Tahmin ederek senin ağrı kesicini almıştım. Müneccim olmalıydım ya da medyum...'' ilacı içtiğimde aynaya geri döndüm. Ve akmış rimeli silmeye başladım. Beş dakikada toparlanmış bir makyajla dışarı yöneldim. Neyse ki bizim sıramız gelmemişti. Jimin direk baktığında ona önüne dönmesini işaret ettim. Yerimize oturup gerindim. Erkenden farkettiğim iyi olmuştu. Yoksa istesem de gizleyemeyecektim.
Etrafı incelemeye başladım. Kalabalıktı ve tipik asya kızlarıydı. Aralarında ayırt edilen güzellerde vardı. Bana göre sempatik ve bir o kadar çekiciydi asya insanı ama Türk olmakla gurur duyuyordum ve onlara benzemek gibi bir niyetim yoktu. Benim onları incelediğim kadar onlarda beni ve Simre'yi incelemişti. Onların aksine daha açık kahverengiydi gözlerim elaya yakın belirsiz renk değiştiren bir kahve tonu. Simre'nin ise grimsi mavi büyük gözleri vardı. Dikkatlerini çekmiş olmalıydı. Önlerinde koskaca BTS vardı... Japon arkadaşımdan biliyorum. Neden bu kadar seviyorsunuz diye soruyordu. Alışmıştı görmeye çünkü ve uzak fanlar alışık değildi... Sıraya biz girdiğimizde dizlerimizin üstünde ilerlemeye başladık. İlk sırada Namjoon vardı. Karşısına geldiğimde gülümsedi.
'' Hoşgeldin.'' elini uzattığında tuttum. Tutmayacak mıydım birde? O imzasını atarken bende onu inceledim. Kısa sürede makyaj ve saçı yapılmıştı.
'' Namjoon-ah çok teşekkür ederim. Her şey için. Şarkıların için hyungluğun için ve daha bir çok şey için.'' saçlarımı severek yüzüme eğildi.
'' Sen benim bir numaralı dongseangimsin ama burada ARMY'msin.'' bunu kulağıma fısıldamıştı.
''Tam bir profesyonel gibiydin. Hastalandığını gördük, iyi misin?''
'' Evet iyiyim. '' çantamdan geçenlerde benden ödünç istediği kitabın imzalısını çıkartarak ona uzattım. Gözleri büyüdü ve
'' Woaah cidden mi? İmzalı mı? Müthişsin.''
'' Karşılığında bir şey istiyorum.'' bana soran gözlerle baktı.
'' Gamzene dokunmak.'' gamzesini belirgin hale getirdiğinde amacıma ulaşarak belediye çukuruna izinli bir giriş yapmıştım. Tepkime kahkaha attığında bende gülümsedim. Sıra Simre'nindi ve beni itekliyordu. Sebebini biliyordum ama göz temasından kaçınarak yan tarafa ilerledim. Sırada worldwide handsome Jin vardı.
'' Hoşgeldin tatlım.''
'' Oppa bir kerede yemek düşünmez misin?''
'' Mohki tatlısına benzeyen ben değilim bildiğin gibi worldwide handsome olarak buradayım.''
'' Sana bir hediyem var.'' ellerini çırparak bana baktı. Gizlice odasına girip hangisi eksik diye bakmıştım. Biriktirdiği süper mario figürü almıştım. Kutuyu önüne koyduğumda sabırsızlıkla açtı. Görünce bir bana bir oyuncağa bakıyordu. Yanaklarım çekiştirildiğinde bende onunkileri çekiştirdim.
'' Teşekkür ederim mohkiciğim.'' elini bırakarak ilerledim. Taehyung karşımdaydı.
'' Naber çufçuf?'' ona gülerek baktım.
'' İyiyim çufçuf. Tae ellerimizi ölçelim.''
'' Yine mi?'' itiraz etmeden yine denedik. Kocamandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Regulus
RandomRegulus :Aslan takım yıldızı'nın en parlak, gece vakti gökyüzünün en parlak yıldızlarından biridir. Ben bunu BTS ile aynı kefeye koyuyorum. Ve bir diğer anlamı da genellikle şansdır.