Uzun süredir motoru sürmediğimden heyecanlanmıştım. Babamı hatırladım... Bana bu sevgiyi aşılayan ilk aşkım. Babamla vakit buldukça hep gezerdik. Onunda bir motoru var benimkinden biraz daha küçük ama artık pek süremiyordu. 57 yaşında olmuştu artık ama dinçti. Babamın tabiriyle kağıt gibi düz bir yol vardı karşımda. Yol kontrolümü yani dengemi sabitleyip yavaştan hızlanmaya başladım. Dümdüz bir yoldu 100'ü geçtim. Ve yavaş yavaş debriyajı 4'e aldım. 3 de gidiyordum yani kontrollü 5 vitesim vardı. Anlamını açıklamam gerekirse, 5 de sürate geçiyordu. Yani motor boşta gitmiş oluyor. 4 birazcık daha kontrollü. Hızı 150 olduğunda gururlandım. Babamla bu hızı yapmıştık. Yavaş yavaş ibre 190 gösterdi ve 99'da durdu. 200'ü görmek istiyordum. Sonlarda ibre zor gösterirdi. 200'ü gördüğümde biraz boşa aldım. Tekerlekler yeri öyle dövüyordu ki. Yol tutuşu, asfaltı, rüzgarı tüm ruhumla hissediyordum. Gaza yüklenmeyi bırakıp hızın düşmesini sağladım. Sözümü hatırladım çünkü... Bunu asla söylemem lazımdı. 150'ye düştüğümde sabit bir şekilde Seul'a kadar o hızda gittim. Şehir merkezine geldiğimde kendimle gurur duydum. İlk kez bu kadar yol yapmıştım yani Kore'de. Şirketin önünde stajyerimi gördüm. Elinde kahvelerle ilerliyordu, yine ayak işlerini yapıyordu belli ki. Biraz hızlandım ve önünde ani frenle drift çektiğimde olduğu yerde dondu. Kaskı çıkartıp saçlarımı geriye attım.
'' Günaydın Hyung Jae.''
'' Sunbea-nim, korkuttunuz. Size de günaydın.''
'' Seni ezeceğimi mi sandın.''
'' Az kalsın başkası sanıp küfür ediyordum.'' gülmemi durduramamıştım.
'' Hmm sadece görünce havalı bir giriş yapmak istedim sence oldu mu?''
'' Etrafınıza bakın, bütün herkes size bakıyor bence havalıydınız.''
'' Aiigoo benim stajyerime kim bu ayak işlerini yaptırıyor?'' omuzlarını silktiğinde.
'' Hadi kızmadan götür ve bir daha isterlerse kendi stajyerlerine söyle. Yapmazlarsa bana söyle intikamını alırım.'' ona göz kırpıp kaskı geçirmeden biraz daha ileriye motoru park edip, indim. Kaskı koluma takarak içeri girdim. Saçlarım karışmamıştı bu yüzden mutluydum. Asansöre binmek için beni bekliyordu.
'' Sunbea-nim bu sizin. Fındık aromalı.'' teşekkür edip aldım. Bir yudum aldığımda kendime geldiğimi hissettim. Tam bir kahve bağımlısıyım. Ya da kafein... Ofise geçtiğimde sabah toplantısı vardı. Yani çalışanlar arasında ofisteki minik masada. Yanlarına gidip ayakta durdum, birazdan gidecektim. Hyung Jae sandalye çekip otuma mı işaret ettiğinde kırmayıp oturdum. Ofise diğerleri geldiğinde aralarında konuşuyorları.
'' Millet aşağıdaki motoru gördünüz mü?''
'' Kaç basıyordur acaba?''
'' Kimin olduğunu gördünüz mü?'' üçlü grup konuşurken Hyung Jae bana bakıp gülümsedi. Bende lafa dahil oldum.
'' Sanırım ben gördüm.'' diyerek kaskı gösterdim. Gözleri büyüdüğünde inanmayarak bana baktılar.
'' Cidden mi! ''
'' Ve şey 300 basıyor.''
'' 300 mü! Senin değil ve ofisten biri ve kaskı sana bıraktı değil mi?'' anahtarı önünde salladım.
'' Hiç sanmıyorum.''
'' Teabaak ben inanmıyorum.'' omuz silkerek yerimden kalktım.
'' Millet ben odaya gidiyorum bir şey olursa çağırırsınız.'' odaya geçip onay bekleyen projelere bakıyordum.
Simre'den-
Sabah sabah herkesi delirtmeyi başarmıştı. Bir de üstüne hızla eve gitmişti. Peşinden gidecektim ki Jungkook kolumdan tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Regulus
RandomRegulus :Aslan takım yıldızı'nın en parlak, gece vakti gökyüzünün en parlak yıldızlarından biridir. Ben bunu BTS ile aynı kefeye koyuyorum. Ve bir diğer anlamı da genellikle şansdır.