R-39

20 3 0
                                    

Hala sessizce duruyorduk. Namjoon sessizliği bozarak sormuştu;

'' İkinizin burada ne işi var? Bizi görmeye gelmediğiniz çok açık.'' kaşlarını kaldırıp yüzünü olabildiğince ciddileştirmişti. Simre bana baktıktan sonra ellerini havaya kaldırarak pes ettiğini belirtti ve öne çıktı.

'' Asya'yı evden çıkarken gördüm ve takip ettim. Son günlerde garip davranıyordu. Pd'nimin odasına girip ne yaptığını merak ettim.'' ona dehşete baktım. Beni takip mi etmişti? Her şeyi mahvedecekti... 

'' Beni takip mi ettin? Çocuk muyum ben?'' ses tonum biraz sert ve şaşkındı. Namjoon tekrar sordu. Sanki ben orada yokmuşum gibi...

'' Öğrenebildin mi?'' asla bana bakmayarak konuşmasına devam ettiğinde şaşırmıştım.

'' Evet, her şeyi anlatmış ve size yeni kurallar koymasını istemiş. '' bütün planımı mahvettiği için nefesimi vererek etrafımda döndüm. Aniden kolumdan tutulup çekilene dek. O kadar şiddetli çekilmiştim ki bir an dengemi sağlayamıyordum. Beni çeken kişiye baktığımda Jimin'den başkası değildi. 

'' Aklından ne geçiyordu? Nasıl bu kadar düşüncesiz davranabilirsin? Tek başına hareket edebileceğin bir konu mu bu Asya!'' Jimin kollarımdan tutarak sarsıyordu. Adeta kükremişti. Simre gelip ayırmaya çalışıyordu ama asla başaramamıştı. Gözü dönmüş bir alev topu gibiydi.

'' Jimin bırakır mısın? Bu kadar bağırman gerekmiyordu.'' Simre ona ikaz etsede, kimseyi duyduğunu sanmıyordum. Gözlerime o kadar delici bir şekilde bakıyordu ki. İlk kez bu kadar öfkeli görüyordum. Namjoon onu engellemeye çalışsa da işe yaramıyordu. Taehyung devreye girdiğinde bile tepki vermemişti. Hala bildiğini okuyarak bana öfkesini savuruyordu.

'' Sana söylüyorum cevap ver! Ne düşünerek gittin?'' aynı tonda ve öfkeyle ona cevap verdim.

'' Sizi korumak istemek suç mu Jimin. Bana nasıl bu kadar kaba davranırsın? Düşüncesiz miyim? Gecelerdir sizin için ne yapabilirim diye kendimi yerken, bana düşüncesiz veya sorumsuz diyemezsin.'' gözlerim yanıyordu ve duygu karmaşası içerisinde gözyaşlarımı zor tutuyordum. Odadan çıkmak için hamle yaptığımda Simre'nin bana seslendiğini duydum. Durmayarak hızla binayı terkettim. Arabaya binerek kapıları kilitledim ve direksiyona yumruklar savurdum. Bu hiç bir şeyi değiştirmiyordu ne öfkem azalıyordu ne de kırgınlığımı... Tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktığımda hıçkırarak ağlıyordum. Niyetim kötü değildi ki, neden bu kadar kırıcı olmak zorundaydı. Zaten yeterince zorlanmıyor muydum? Hatam neydi? Belkide en büyük hata benimdir diye düşünmeden duramamıştım.

Simre cama vurarak kapıyı açmamı söylüyordu. Ona bakmayarak kendimi iyice sıktım. Taehyung'da diğer taraftan kapıyı açmamı söylüyordu. Yüzümü direksiyona iyice kapatıp daha sık nefes almaya başlamıştım. Boğuluyor gibiydim. Ya da bir panik atak krizi geçirme evresindeydim. Uzun süredir içinden çıkamadığım bir durum vardı ve şuan patlama aşamasındaydım. Kulaklarıma Jimin'in sesi dolduğunda kafamı kaldırdım. Yan camıma vurarak bana sesleniyordu. Az önceki öfkesi gitmiş ve yerini endişe almıştı. Ama bu olanı değiştiremezdi...

'' Asya, özür dilerim. Lütfen kapıyı aç konuşalım.'' kemerimi takıp marşa bastım. Ardıma bile bakmayarak gazı körükledim. Nereye gittiğimden haberim yoktu. Sadece sürüyordum. Geç saat olduğundan kimsenin olmadığını düşünerek şirkete sürdüm. Ardından vazgeçtim çünkü oraya gelebilirlerdi. Jimin'in beni götürdüğü yere gitmeye karar verdim.  Uzun bir süreden sonra varmıştım. Sahile yaklaşıp kıyaya gittim. Kumlara oturduğumda büyük bir keder vardı içimde. Ne yapmam gerektiğini ya da nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Yere kendimi atarak gökyüzüne baktım. Bir çok yıldız vardı. Belkide bir yıldız olma vaktim gelmişti... Bu düşünceden kurtulalı çok yıl olmuştu ve zihnimde tekrar belirmesi beni korkutmuştu. Saatlerce orada bir ceset gibi yattım. Kafamda dolanan düşüncelerle birlikte... 

RegulusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin