7

2.9K 179 0
                                    

Bu bölümü Selcan karakterinden başlatacağım. Keyifli okumalar. (Selcan ile ne kadar keyifli olursa...)

Sizi seviyorum ♡

Yazardan...

Yeşil gözleri sinirden ve kıskançlıktan dolarken tırnakları ile oynamaya devam etti Selcan. Sürekli Ferhat ve Sıla geliyordu aklına. "Lanet olsun!" Diye bir çığlık attıktan sonra yanındaki çicek motifli kırlenti karşısında ki duvara attı.

Ayağa kalkıp odasında ki her şeyi dağıtırken öfkeden elleri titriyor ve dolan gözlerinden yaşlar geliyordu. "Ahahaha!" Diye ağlamaklı bir şekilde bağırırken yatağının nevresim takımını kendisine çekip yere fırlattı.

"Hepiniz geberin!" Diye çığlık atıp saçlarını karıştırdı. Oda da ki masanın üzerinde ki süs eşyalarını duvarda ki çerçeveye fırlatarak çerçeveyi ve süs eşyasını kırdı.

"Neden ben değil?!" Saçını çekip odayı iyice dağıttıktan sonra duvarın köşesine sinip ağlamaya devam etti. "Allah. belanı. versin .hemşire." O sırada üvey annesi girdi içeriye. Babası muhtardı Selcan'ın. 12 yaşında annesini kaybettikten sonra babası bu kadın ile evlenmişti. Bu sinsi kadın ile...

"Yine mi delirdin kız sen?!" Ellerini beline yerleştirmiş kapının iki adım ilerisinde Selcan'a kaşlarını çatarak bakıyordu. "Sana ne?" Öfkeli bakışları üvey annesinde dolaşırken annesi "Hıh." Diye mırıldanıp saçını savurdu. "Ay şimdi senin gibi deliylede uğraşmak istemiyorum." Dediğinde Selcan iyice kudurdu. "DEFOL!" Diye bağırdı. Üvey annesi ile arasında 10 yaş vardı. Selcan'ın ablası Gökçe ise beş yaş küçüktü üvey annelerinden.

"Sen ne biçim konuşuyorsun benimle he?!" Diye sesini yükselti kadın. "Sana git dedim! Yoksa saçını başını yolarım!" Dediğinin arkasında dururken ayağa fırladı ve üvey annesinin sarı, kıvırcık ve açık saçının ucunu yakaladı.

"Ay bırak beni manyak! İmdaaat!" Evin kapısının kapanma sesi duyulduktan sonra koşar adım seslerini duyan Selcan ve üvey annesinin bakışları odaya dalan Gökçeye kaydı.

"Ne oluyor burada?" Gökçe nefes nefese kalmış bir şekilde ayırdı ikisinide. "Senin bu manyak kardeşin bana saldırdı!" Kadın saçını düzelttikten sonra ellerini beline koymuştu.

"Selcan?" Diye konuştu Gökçe şaşkınlıkla. "Çıkın dışarı! Rahat bırakın beni!" Diye tekrar bağırdı Selcan akan göz yaşlarını silerek.
Gökçe üvey annesinin kolunu tuttuğu gibi odadan dışarıya çıktı.
Selcan sarsılarak ağlamaya devam etti bir süre...

^^^^

Nur Sena koşarken çarptığı kişiden özür dileyerek geri çekildi. Fakat çarptığı kişi Selcan olunca özürü dinlemeyerek azarlamaya başladı Nur Sena'yı. "Önüne baksana çocuk! Oyun oynayacağına kır dizini otur evde! Yoksa ben kırarım bacaklarını! Duydun mu beni?!!" Zaten çocuklar eşkıyalar yüzünden rahatça oyun oynayamıyorlardı. Her an baskın olabilirdi ve onlarda kasabanın ortasında değil ya okulda ya da evlerinde tek başlarına oynarlardı.
İstedikleri gibi değildi ortam...

Nur Sena başını eğmiş ponponlu pembe şalı ile oynarken korkudan kafasını kaldıramıyordu. Bu kadın ile her karşılaştığı zaman azar veya ağır sözler işitiyordu.

"Ne o?! Dilini mi yuttun?!" Selcan, Nur Sena'yı omuzundan ittirdiğinde az ileride oturan Sıla kaşlarını çatarak oturduğu sandalyede birazcık öne çekti kendini. Neler oluyordu?
Sıla, Üsteğmen Ferhat, Cansu, Esra ve Esra 'nın sözlüsü Burak sohbet ederlerken Nur Sena'yı unutmuşlardı.

Selcan eğilmiş küçük kıza bağırıp çağırırken Sıla hızla ayağa kalkıp yanlarına ilerledi onların. Tabii diğerleride...

Selcan her an küçük çocuğa vuracakmış gibi durup, Nur Sena'nın omuzlarını sıkıca tutarken Nur Sena ağlıyordu. Sıla koştu ve küçük mesafeyi kapattı.

KURŞUN (Tamamlandı!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin