33

1.3K 86 0
                                    

Durmaksızın yürüyordum. Yolumun nereye çıkacağını bilmiyorum ama yinede köyden çıkmam gerekiyordu. Yokluğumu farkeden Ufuk beni hemen bulabilirdi. Soğuk âdeta göğsümü delip geçiyordu. Ellerim titriyordu ve dudaklarım kurumaya başlamıştı.

Bacaklarım zemin ile buluşma isteğini devam ettiriyordu ancak buralarda duramazdım. Yakalanma riskim vardı.

Öksürüklerim boğazımı yırtarcasını çıkıp yolda ki sessizliği bozmuştu. Ama öksürüğümün ardından bir ses daha yükseliyordu.

Traktör sesi!

Arkama baktığımda ilerledikçe bana yaklaşan bir traktör vardı ve kasasında da birileri oturuyordu.
Umudum yine en kötü zamanda içime doğmuştu ve bu doğuş ile birlikte tebessüm ettim.

Elimi onlara doğru salladığımda kısa bir süre sonra toprak yolun üzerinde tam da karşımda durmuştu.

Traktörü süren adam yaşlı sayılabilecek bir yaşa sahip olduğunu belirtiyordu. Traktörün arkasında ise genç kızlar ve kadınlar vardı.

Adam , benim neden onları durdurmak istediğimi sorgulayan bakışlar atarken boğazımı temizledim.

Ne diyebilirdim ki? Ne denirdi bu durumlarda?

"Ş-şey... Beni... Eee, buradan kasabaya nasıl gidilir? Yol çok var mı?" Sonunda konuşabilmiştim. Aslında sorduğum soruların cevabını değil, beni kasabaya götürmelerini isteyecektim.

Adam elini gür sakallarında gezdirdi. Bana ve tekrar yola baktı. "Çok fazla yok kızım." Sonra aramızda bir sessizlik oluştu.

Sessizliği adam bozdu. "Yanlış anlama kızım, ne işin var kasabada?"

"Benim evim ve çalıştığım yer orada amca."

Adamın elleri direksiyonda gezindi. "Gel kızım, bu soğukta daha fazla yürüme. Bizim gideceğimiz yerde kasaba."

Konuşmasının ardından o kadar mutlu olmuştum ki yüzümde bir sırıtış ortaya çıktı.

Daha fazla beklememek ve arkadaki insanları bekletmemek adına büyük adımlarla kasaya yaklaştım ve kasanın üzerinde ki çıkıntılara basarak içerisine girdim. Traktör çalışmaya başlamıştı.

Ben, Ferhat'ıma yaklaşıyordum.

***

Yolculuğumuzun ardından yabancısı olmadığım, kasabaya varmıştık. Traktör şoförüne teşekkürlerimi ilettikten sonra kasadan indim ve bildiğim sokaklarda yürümeye başladım. Mağaza vitrinlerinden uzak duruyordum. Çünkü berbat bir Sıla görmeyi kaldıramazdım. Belki de ona da ağlardım.

Mağazaları geçtim, sağlık ocağına baktım uzun uzun. Burayı da özlemiştim. Kokusunu da, hasta insanların samimiyetinide.

Daha fazla dikilmedim bulunduğum yerde. Kalbim hızını arttırmıştı. Heyecandan mideme ağrılar giriyordu.

Biraz ilerledim. Ferhatların ev görüş açıma girdiğimde adımlarımı yavaşlattım. Kapıları açıldı ve bir genç kız çıktı dışarıya. Saçlarını griye boyatmış, gözlüklü bir kız. Uzaktan yüzü belli olmuyordu.

Rüzgar saçlarımı uçuruyordu. Biraz dağınıktılar ve göz altlarım büyük ihtimalle şişmişti, dudaklarım soğuktan yara olmaya yakın bir haldeydi ve üstümdekiler bana yakışmamıştı. Kısacası iğrenç bir haldeyim!

Daha fazla beklemedim. Sevdiğim beni bekliyordu. Acaba nasıl bir haldeydi?

Adımlarım kıza yaklaştı. Yüzü daha netti. Bu yüzden onu tanımam kolay olmuştu. Kız, Ferhat'ın kardeşi Cansu'ydu. Değişmişti.

Cansu beni görünce önce bir şaşırdı. Küçük ağzı aralandı ve gözleri büyüdü.

"İnanamıyorum! Sıla!" Aramızdaki mesafeyi kapattı ve kollarını bana sardı. Konuşmasına devam etti.

"Allah'ım şükürler olsun! Sonunda çıktın ortaya. Bir bakayım sana... Sağlamsın hâlâ, iyi iyi. Bir an sen gidince kasaba iğrençleşti. Ay özellikle de abim. Neyse ben niye anlatıyorum ki? Daha fazla dikilme de geç içeri. Abim içeride, benim azıcık işim var. Gelince görüşürüüz!" Dedi ve gitti.

Boğazımı temizledim. Ferhat bu evdeydi. İçimde ki özlemi kontrol edemiyordum. Gözlerim yavaş yavaş dolarken içeriye geçtim. Sıcaklık anında yüzüme vurdu. Bir kaç adım ilerledim. Salonda yoktu, mutfakta da.

Geriye bir tek kendi odası kalmıştı. Solumda ki odaya baktım. Kapısı aralıktı ve içeride Ferhat yatıyordu.
Uyumuş muydu, bilmiyorum ama yinede odaya girdim. Sırtı bana dönüktü. Parkeden çıkan sesler ile odaya girdiğim anlaşılmıştı.

"Cansu, git başımdan. Yemek yemeyeceğim, dışarıya çıkmak istemiyorum. Tek bırak beni." Yorgun sesi ile konuşmuştu. Sesi bana huzur veriyordu.

Bir kaç adım attım. Elinde bir fotoğraf vardı. Ona bakıyordu. Fotoğrafta sarışın bir kız gülümsüyordu, benim fotoğrafımdı.

"Özledim." Ağzımdan çıkan tek kelime buydu. Bir çok şey söyleyebilirdim ama önce bu çıkmıştı.

Konuşmadı, galiba şaşırmıştı. Bende sessizce bekledim. Göz yaşlarım dökülüyordu yanaklarımdan. Yavaşça kalktı yataktan, bana doğru döndü.

Şimdi görmüştüm bende onun göz yaşlarını. Yanaklarından dökülüyordu. Hıçkırıklarıma izin verdiğimde sessizliği bozan tek sesti.

Birbirimize baktık ama nedense sarılmıyorduk. Sanki ikimizde şoktaydık.Aynı düşünce aklından geçmiş olacak ki, kolumdan tuttu ve kendine çekti.

Kolları bedenimi sardı. Sanki eskisi kadar güçlü değildi. Zayıflamışta olabilirdi.

Kokusunu içime çekerken o konuştu.

"Sıla, çok özledim!"

KURŞUN (Tamamlandı!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin