Mutlu olan Selcan , yüzündeki şeytani gülümsemesi ile Cansu, Esra ve Nur Sena'nın yanına gitti. Keyfi yerindeydi çünkü Sıla artık yoktu ve gelmesini de istemiyordu. Hatta bir ara, 'İnşallah ölmüştür.' Diye düşündü.
"Ooo kızlar. Hayırdır, yüzünüzden düşen bin parça ?" Esra , Cansu hattâ Nur Sena bile çok üzülmüştü Sıla için. Esra ve Cansu onu bu kısa sürede arkadaş, Nur Sena ise abla edinmişti.
"Hayırdır seninde yüzünde güller açmış Selcan?" Iğneleyerek konuşan Esra bir yandan da kucağındaki Nur Sena'nın ipek gibi olan saçlarını şefkat ile okşuyordu.
"Biraz fazlalıklardan kurtuldum da. Bilirsiniz işte, hemşireden." Deyip güldü Selcan. "Neden ona böyle davranıyorsun Selcan? Ayrıca düzgün konuş. Abim onu bulup getiricek." Cansu kararlı bir şekilde konuştuğunda Selcan içindeki kıskançlığı gün yüzüne çıkardı.
"Ferhat... O neden gidiyor? Sen benim görümcemsin Cansu, bu sözlerine dikat et canım. Bu seferlik bir şey demiyorum." Dedi Selcan kendi kendine gelin güvey olurken...
"Sen niye kendi kendine gelin güvey oluyorsun ki? Ben senin görümcen de değilim! Ne ben, ne abim, nede annem senin gibi gelini istemez! Nasıl bir gelin isteriz biliyor musun? Sıla gibi!" Cansu öfke ile oturduğu yerde geriye yaslandı.
Selcan öfkesini dizginleyerek terk etti orayı. Ve ilk defa şüpheye düştü. Ferhat, Sıla'yı kurtarmış mıydı?
()()()
Sıla'nın anlatımı...
Jipin durduğunu hissettiğimde geniş olan Üsteğmenin omzunda ki kafamı kaldırdım. Yolculukta uyuya kalmıştım ve kafamı da Ferhat'ın omzuna koymuştum. Jipi kullanan Burak bizden önce çıkarken Üsteğmen Ferhat bana döndü.
"İyi misin? Yüreyebilecek misin, seni kucağıma alabilirim?" Dediğinde gülümseyerek kafamı iki yana olumsuzca salladım. "Teşekkür ederim. Gerek yok, ben yürüyebilirim." Tebessüm ettikten sonra kapıyı açtı ve heybetli bedenini çıkartıp, elini bana doğru uzattı.
Yavaş hareketlerle elini tutup bende dışarıya çıktım. Derin bir nefes alırken her gün gördüğüm evler bile beni mutlu etmişti. Dolu dolu gözlerim ve gülümseyen yüz ifadem ile Ferhatla göz göze geldim.
"Bunları görmek bile çok güzel..." Diye fısıldadım. Dikkatlice bana bakarken az ileriden Esra, Cansu ve Nur Sena bize doğru yaklaşıyorlardı.
Nur Sena koşarak yanıma vardığında diz çöküp sıkı sıkı sarıldım ve bal yanaklarından öptüm. "Nur Sena..." Diye fısıldayıp açık saçlarını okşadı.
"Şende gittin." Dedi Nur Sena omuzlarını düşürürken. "Annem gibi..." diye ekledi sonuna."Gitmek istemedim..." Göz yaşım yanağımdan akarken Nur Sena'nın da gözleri dolmuştu. "Beni bıyaktın. Götüymedin." Dediğinde sesi titremişti. "Gittiğim yer sana göre değildi. Seni bırakmak istemedim. Bak geri döndüm. Özlemedin mi beni?"
"Öjledim. Ama çok kaldın oyada?"
"Erken gelmek istedim. Ama olmadı." Dediğimde ağlayarak boynuma sarıldı. "Koyktum. Seni göymeyince... Ama Feyhat kuytaydı şeni!" Dediğinde gülümsedim. Benden ayrıldığında Esra ve Cansu ile de sarıldım.
"Hoş geldin." Diyerek konuştu Esra dolu gözleri ile. "Hoş buldum." Diyerek tebessüm ettim. "Allah'ım! Ölüyorduk meraktan. Nasıl oldu hala aklım almıyor. İyisin değil mi?" Cansu elini koluma koyduğunda başım ile onayladım onu.
"İyiyim, teşekkür ederim."
"Zaten şu yerden bitme , "Sıla nerede?!" deyip ağladı sürekli." Cansu , Nur Sena'yı bana şikayet ettiğinde Nur Senaya baktım eğilerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN (Tamamlandı!)
General FictionOmzunda ki sargı bezini tazelerken gözleri hâlâ yüzümdeydi. Gözlerinin içindeki o derinliğe bakarken korkuyordum. O ise inat ederek gözlerini yüzümden çekmiyordu. "Çok acıyor mu?" Diye mırıldandım kafamı kaldırmadan. "Kolum değil, kalbim acıyor hemş...