25

1.6K 117 4
                                    

Ben geldim ;)

Öncelikle herkese merhaba. Bölümleri okuyan ve oylayan okuyucularıma çok çok teşekkür ediyorum. Bu bölüm tüm okuyucularıma ithaf ediyorum♡.

Oy verip, yorum yaparsanız beni mutlu edersiniz...

***

Nur Sena'nın boyunu ölçmeye çalışırken tam kafasının yanına çizgiyi çekerken yine ve yine kafasını oynattı.

"Off, Şıla! Bi tüylü olmadı." Diyerek isyan ettiğinde gözlerimi devirdim.

"Oynatmasan kafanı olucak hayatım." Omuz silkerek duvardan ayrıldı.

Dadısı içeriye girdiğinde telaşlı gözler ile bana bakıyordu.

"G-geldiler..." Nefes nefese kalmış telaşla bana bakarken kaşlarımı çattım.

Kimler geldi?

"Kaç, kurtar kendini hemşire! Yakıp yıkacaklar kasabayı. Tekrar geldiler. Üsteğmenim bile yok ki şu akılsızlara hadlerini bildirse. Gel Nur Sena gidiyoruz!" Nur Sena'yı kucağına alan dadıya baktıktan sonra kolundan tuttum.

"Nereye gidiyorsun, kimler geldi? Baştan anlat şunu..."

Dışarıdan sesler gelince hızla cama doğru koşuşturdum. Dadı yanıma geldiğinde eliyle genç bir adamı gösterdi.

"Adı Salih. Annesi ölmeden önce bu kasabada yaşardı. İyi çocuktu ama içkisi vardı. Annesi ölünce delirdi. Sevdiği kız vardı, Salih'i terk etti. Çocuk çöktü iki günde. Sonra sarhoş olduğu bir günde sevdiği kızı köşede sıkıştırmıştı. Ferhat Üsteğmen nöbetteydi o gün... Ferhat çocuğu bir güzel benzetti. Bir kaç gün Salih evden çıkamadı, gururuna yediremedi dayak yemeyi."

Derin bir nefes alan dadıya baktım. Omzuna kafasını yaslanmış olan Nur Sena uykulu gözler ile bir şeyler mırıldanıyor idi.

"İşte o gün bugündür Salih kasabadan nefret etti. Üsteğmenede hep düşman gözü ile baktı. Araları kötüdür. Ama kasabalılar biliyorlar ki, Ferhat çok haklı... Ferhat kasabada olmadığı bir ara gelir, kasabayı mahveder ve giderler..."

Dadının sözü bitmesi ile kahkaha atan Salih ve yanındaki serseri gibi duran gençlere baktım. Bir kızı kolundan tutmuş aralarında gülüşüyorlardı.

"Ah, hayır buna izin veremem. O kıza dokunamazlar." Deyip dadının bir şey demesine izin vermeden hızla odadan fırladım.

Ferhat ile bir kere daha gurur duydum dadının anlattıklarından sonra.

"Bırakın beni, lütfen. Yalvarıyorum size bırakın beni!! Teyzeme ilaç götürmem gerekiyor, hasta o! Salih abi sen anla lütfen benim halimden. Sende kaybettin anneni. Ben teyzemi kaybetmek istemiyorum! Yalvarı-" diyen genç kızın sözü yanağına inen tokat ile yarım kalmıştı.

"Benim annem ölmedi aptal!! O yaşıyor , biliyorum! Yaşıyor... Yaşıyor... Yaşıyor... Anladın mı gerizekalı?!!" Salih bağıra çağıra kızın çenesini sertçe sıkınca hızlı adımlar ile yanlarına gittim.

"Bırak kızı seni deli çocuk! Gücün fiziksel olarak senden güçsüz bir genç kıza mı yetiyor ha?!" Salih'in elinden kızı kurtarmaya çalışırken arkadaki elinde bira olan çocuk beni sertçe kolumdan yakaladı.

"Vaayy, güzellik cenetten mi düştün?" Sarhoş bir şekilde mırıldanıp kahkaha atmaya başladığında midemin bulandığını hissettim.

"İğrençsin, ayyaş herif!" Kolumu hızla ondan çekip geriye doğru itmem ile kalçasının üzerine düştü.

Kız iki gencin arasında çırpınıp ağlarken Salih bana döndü.

"Sen..." Deyip karşıma geçti ve gözleri ile gözlerimin içine baktı. "Kübra... Sen Kübrasın... Döndün bana meleğim. Çok özledim seni." Diyerek omuzlarımdan sıkıca kavrayıp tam bana sarılacağı sırada biz hariç kimse olmayan sokakta bir kükreme belirdi.

"DOKUNMA LAN ONA!!"

Sesin geldiği yöne bakarken zar zor yutkundum. Ferhat müthiş bir sinirle bize doğru ilerlerken, yumruk yaptığı elleri ve kasları ile çok çekici gözüküyordu.

Öfkeyle soluyup, hızlı adımlarla dibimizde bitip, Salih'e yumruk atması ile kollarımdaki sıkı eller gevşedi ve bedeni ile birlikte yere düştü Salih.

"Ulan it, yetmedi mi asıldığın kızlar da benim dokunamadığım sevdiğime sen dokunuyorsun ha?!!" Üst üste atılan yumruklar ile panikle ne yapacağımı bilemedim.

"Ferhat. Ferhat bırak lütfen!" Kolunu tuttuğum Ferhat boğazından sinirini belli eden bir ses çıkardığında titreyen ellerim ile yanına geçtim ve elimi yanağına koyarak bana bakmasını sağladım.

"Lütfen gidelim Ferhat. Korkuyorum lütfen." Diye mırıldanmam ile birlikte arkada ki genç adamlara -sanırım arkadaşlarına- başı ile işaret verdi.

Beni elimden tutup sağlık ocağına götürürken boş sokakta yerlere bakarak ilerledim. Sanki bana küsmüş gibi bir ifadesi vardı. Konuşmuyordu benimle!

"Kızdın mı bana?" Diye sordum dayanamayarak.

"Evet, Sıla."

"İyi de neden?" Diye tekrar soru sorduğumda bi anda durması ile omzuna çarptım kafamı.

"O adamın yanında ne işin vardı senin? Üstelik o sana sarılcaktı! İğrenç elleri ile dokundu sana Sıla!" Diye patladığında irkildim.

"Ama... A-ama bu benim suçum mu? Ben mi dedim dokun diye?" Gözlerim dolmuştu. Ferhat bana böyle bakmamalıydı...

"Senin ne işin var ki orada?! Niye gidiyorsun yanlarına?!!" Diye bağırdığında derin bir nefes aldım.

"Ferhat, kızı tutmuşlardı, ne yapsaydım?! Boş boş izlesemiydim?! Kusura bakma ama kıskançlığından da önemli bir genç kız vardı orada ve ben tepkisiz kalamazdım. Zaten bende anlamadım ki bir anda tuttu kollarımdan, vallahi bak benim suçum yo-"

Cümlemin yarıda kalmasına sebep olan şey Ferhat'ın beni kendine doğru çevirip alnıma sıkı bir öpücük kondurmasıydı.

KURŞUN (Tamamlandı!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin