Her şey üstüne gelip, dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme! İşte orası kaderinin değişeceği noktadır... (Mevlana)
Oturduğum salıncakta yavaş yavaş ayaklarımın tabanı ile sallanırken az ileride bebeği ile oynayan Nur Sena'ya baktım... O kadar masum duruyordu ki, gözlerim annesinin öldüğü günü hatırlayınca doldu.
Göz pınarlarımdan akan yaşı durduramazken önümde beliren postallar ile birkaç saniye sonra da uzatılan peçete ile kafamı kaldırdım.
Şaşkınlıkla Üsteğmen Ferhat'a baktığımda tebessüm ederek peçeteyi uzattı.Ben ne olduğunu uykusuzluktan idrak edemezken önümde diz çöküp yanaklarımdan süzülen göz yaşlarımı sildi... Sakin ol! Doğruyu söylemek gerekirse yakınken daha da çekici ve yakışıklıydı.
"Kim üzdü seni hemşire?" Diye sorduğunda kafamı tekrar salıncağın ipine hafifçe dayadım. "Annesini gözünün önünde kaybetti." Diye mırıldandım. "O gece ölen kadın mıydı annesi?" Diye sorduğunda kafam ile onayladım. Hala önümde diz çökmüştü.
"Benim yüzümden..." Diye fısıldarken gözlerim dolu dolu ona baktım. "Beni istiyorlardı. Ben-" Derken hıçkırdığımda dikkatlice beni izliyordu. Ellerimi yüzüme gömdüğümde bileklerimi tutup yüzümden ayırdı.
Dikkatlice yüzümdeki göz yaşlarını sildikten sonra gözlerimin içine baktı. "Senin yüzünden değildi." Diyerek kafasını sağa sola salladı. "Sen bilmiyordun onun öleceğini."
"Ama yinede biraz daha erken çıkıp, hemşire olduğumu söyleseydim... Bunlar olmazdı." Sesim titremişti konuşurken. "Bak işte bilseydin öleceğini daha önceden çıkardın. Bilmiyordun..." Derin bir nefes alırken Nur Sena yanımıza geldi.
"Siz evli mişiniz?" Diye sorduğunda gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. "Ha-yır." Şaşkınlıktan zar zor konuşmuştum. "Ama çok yakışıyoyşunuz." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Nur Sena." Diye uyardığımda kıkırdadı.
"Bak göyüyoy muşun Feyhat?" Diyerek küçük kolu ile beni işaret etti. "Siz tanışıyor musunuz?" Diye sordum. "Evet!" Neşe ile konuşan Nur Sena ile ufak bir tebessüm ettim.
"Nasılsın prenses?" Diye sordu Ferhat. "İyiyim Feyhat... Biy şey soyabiliy miyim?" Dediğinde Üsteğmen Ferhat ile göz göze gelip kafamızı olumlu anlamda salladık. "Ben pyenşeşim, Şıla da kyaliçe mi?" Dediğinde kaşlarım yukarıya kalktı. Bu sorusu Üsteğmeneydi.
"Nereden çıkarttın Nur Sena?" Diye mırıldandım. "Kyaliçe olşun bence!" Dediğinde Ferhat'a baktım. Dudakları kıvrılmış bir şekilde Nur Sena'ya baktı. "Tamam, olsun." Dediğinde Nur Sena kocaman gülümsedi.
"Şıla sende biy şey deşene?" Ne diyeceğimi bilemeyerek gülümsedim. "Teşekkür ederim beni kraliçe yaptığınız için." İkiside gülümsediğinde Nur Sena aklına bir şey gelmiş gibi gülümsemesi durdu.
"Ben payka gitmek istiyoyum!" Dediği ile hafifçe kaşlarımı çattım. "Park nereden çıktı Nur Sena? Ne güzel burada oynuyorsun ya?" Dediğinde omuz silkti. "Hem ben bilmiyorum parkın yerini." Dediğimde kollarını bağlayarak surat astı.
"Bana ne ya! Ben gitmek iştiyoyum!" Diye bağırdığında ona baktım. "Nur Sena..." dediğimde Üsteğmen Ferhat konuştu. "Ben biliyorum. Ama biraz uzak." Dediğinde Nur Senaya döndüm."Duydun mu Nur Sena?"
"Yaa!" Diyerek Ferhat'a döndü. "Feyhaaat... Şen, Şıla ve beni koyuyşun dimi? Hem şen aşkeyşin." Dediğinde Ferhat gülümsedi ve Nur Sena'yı kucağına alarak ayağa kalktı. "Geliyor musun?" Diye sorduğunda kaşlarımı yukarıya kaldırdım. "Nereye?" Diye sordum.
"Parka." Dediğinde şaşırdım. "Ama sizin işiniz vardır Üsteğmenim, bizim yüzümüzden..." Elini uzatıp beni kaldırdığı için susmuştum. "Şuanlık işim yok hemşire." Dediğinde kıkırdayan Nur Senaya baktım. Ah küçük cadı, ah!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN (Tamamlandı!)
Ficción GeneralOmzunda ki sargı bezini tazelerken gözleri hâlâ yüzümdeydi. Gözlerinin içindeki o derinliğe bakarken korkuyordum. O ise inat ederek gözlerini yüzümden çekmiyordu. "Çok acıyor mu?" Diye mırıldandım kafamı kaldırmadan. "Kolum değil, kalbim acıyor hemş...