32

1.3K 82 0
                                    

"Duydun işte, seni seviyorum Sıla."

Söylediği cümle hâlâ beynimde yankılanıyordu. Konuşmak için dudaklarım aralanıyordu ancak bir şey diyemeden kapanıyordu.

Bir şey söylememi istiyormuş gibi bana bakarken gözlerimi kaçırdım. Arkadaştık hani?

"Bir şey söylemeyecek misin?" Sesinde belli olan bir hayal kırıklığı vardı.

"Git." Diye fısıldadım. Söylediğim bir fısıltıda olsa suratına baktığımda gözlerinin dolmaya yakın bir halde olduğunu farkettim. "Sıla..." Cümlesinin devamını getiremeyecekmiş gibi bana bakıyordu.

"Arkadaştık... Onu da geçtim, Ferhat'ı sevmeme rağmen beni burada zorla tuttun! Çünkü ne yaparsam yapayım tek başıma buradan gidemezdim, yaralıydım... Sevmişsin. Ama benim kalbim Ferhat için atıyor. Hep onun için ata..."

"Sus!" Cümlem bitmeden güçlü bir şekilde bağırmıştı. Korku yine tüm bedenimi ele geçirirken sanki bana zarar verecekmiş gibi uzandığım yerden oturur pozisyonuna geçip bacaklarımı kendime doğru çektim.

"Bana şans verirsen..." Diyordu ki, bu seferde sözünü ben kesmek istedim.

İçimde ki öfkeyi bastıramayarak konuştum. "Şans falan yok! Delirdin mi sen? Ben Ferhat'ı seviyorum. Anlıyor musun?"

Sinirden olsa gerek gözlerini kapatıp yumruğunu sıkmıştı. Sonra yavaşça gözlerini açtı ve dişlerini sıkarak konuştu. "Daha lafım bitmemişti Sıla."

"A-a, kusura bakmayın beyefendi! Şans vereceğimi ve Ferhat'ı unutturabileceğini saçmalayacaktın. Hiç gerek yok, hiç!" Sözlerim onun öfkesini ikiye katlıyordu. Bunu her tepkisinde farkediyordum.

"Ben Ferhat'ı seviyorum." Dememle yanağımda keskin bir sızı oluşmuştu. Kafam sağa doğru düşerken saçlarım da gözlerimi örtmek istercesine yüzüme dökülmüştü. Acı gözlerimi doldurmaya yetmişti. Zaten ağlamak için bahane arıyordum.

"Sıla ben... B-ben gerçekten böyle olmasını istemezdim... Özür dilerim. Aniden oldu!" O açıklama yapıp elimi tutmaya çalışırken kafamı kaldırmadan ve tek elimi kaldırıp yanağıma bastırarak konuştum. "Git. Yalnız bırak beni." Mırıltım az sonra hüngür hüngür ağlayacağımı belli etmişti.

"Bırakamam. Bu senin için iyi olmaz. Kendini kötü hissediceksin. Bunu yapmana izin veremem." Sesinden üzüldüğünü anlayabiliyordum ama bu benim umrumda değildi. Empati kurması gerekiyordu!

"Git. " Yanağımda ki acı yavaş yavaş geçiyordu ama yanağımın sıcaklığı biraz fazlaydı.

"Sıla, bir dinle." Elimi tutmuş yüzüme bakmaya çalışıyordu.

"Git dedim!" Çığlık atmamı o da beklemiyordu. "Defol." Gözümden yaşlar akıyordu ve ben bunu durduramıyordum.

En sonunda pes etti ve odada beni yalnız bırakıp kapıyı da kapattı. Kollarımı dizlerime doladım ve kafamı yaslayıp içimden sürekli var olan göz yaşı dökme isteğini gerçekleştirdim.

Ve yine Ferhat'ın eksikliğini iliklerime kadar hissederek zamanımı geçirdim.

***

Sevgim her şeyin, her acının üstesinden gelmişti. Tokatın ardından iki gün daha geçmişti ama ben ona yüz vermeyip Ferhat'a olan sevgimi hissederek, Ufuk'a istediğini vermedim. Bu da onu delirtiyordu.

Bir keresinde kollarımdan tutmuş ve beni fena halde sarsarak Ferhat'ın bu dünyada olmadığını söylemişti. Ona göre Ferhat diye birisi hiç var olmamıştı.

Ben ise boş gözlerle ona bakmış ve sesimi çıkarmadan gitmesini beklemiştim. Verdiğim kilolar umrumda değildi ama saçlarım ve vücudum temizlenmek istiyordu.

Ama ben inatla isteklerimi gerçekleştiremiyordum. Kapı tıklatıldı ve Ufuk onay vermemi beklemeden içeriye girdi. Her zaman ki gibi ufak bir tebessüm sundu bana.

Hep böyle oluyordu. İçinde oluşan umut ile giriyordu ve sonuç olarakta somurtkan ve sinirli bir şekilde çıkıyordu.

"Bugün içimden bir ses iyi şeylerin olacağını söylüyor. " Yanıma doğru yaklaşırken kaşlarımı çattım.Pekâlâ, belkide aramızı düzelterek buradan kaçabilirdim.

"Ne gibi iyi şeyler?" Sessiz kalacağımı düşünüyordu her zaman ki gibi. Ben sessizliğimi bozunca da hızla gözlerime çevirmişti bakışlarını.

"Bilmem. Belki de aramız düzelir." Umut dolu bakışları beni buldukça onu boğasım geliyordu. Lanet olası!

"Olabilir..." Diye fısıldadım. Aslında olmayacaktı. Benim yaptığım olmayacak duaya amin demek gibiydi. 

Buradan kurtulamayacak...
Bir dakika! Balkon mu orada ki?

Gözlerimi dikmiş karşımda ki beyaz kapıya bakıyordum. Muhtemelen daha önce farketmememin nedeni önüne koyulan eşyalardı.

Hızla bakışlarımı uzaklaştırdım oradan. Yoksa Ufuk kaldığım odayı değiştirir ve burayıda kilitlerdi. Yada gece gündüz hep yanımda dururdu.

"Şey... Ben doğru düzgün yemek yiyemediğim için fazlasıyla halsizim. Bana bir şeyler hazırlayabilecek misin?" Sorum karşısında şaşkınlıkla bana baktı. Gitmekten başka ilk defa bir şey istemiştim ona.

"Tabikide hazırlarım Sıla. İstediğin bu olsun. Özellikle canının istediği bir şey var mı?" Sorusuna karşılık olarak kafamı sağa sola iki kere olumsuz cevap vermek anlamında salladım.

"Hemen yapsan..."

Hızla başını salladı. "Tamam." Diyerek odadan çıktı.

Arkasından seslendim. "Bende üzerimi değiştireyim bu arada!" Aslında üzerimi değiştirmek bahaneydi. Sırf kapıyı kilitlemek için söylemiştim.

Kalbim heyecanla atarken geçen sefer kaçma girişiminde bulunup da üzerime alacağım kabanı giydim ve balkonun önüne geçerek eşyaları bir bir aldım oradan.

Tek katlı bir ev olduğu için balkonun yer ile arasının çok yüksek olacağını düşünmüyordum.

Balkon kilitliydi ama şansıma anahtarıda üzerindeydi! Anahtarı çevirip kapıyı açtım ve ardımdan yavaşça kapatarak aşağıya baktım. Dışarıda bir kaç tane kullanılan ev vardı. Onun dışında da sokakta görünür pek bir şey yoktu. Çocuklar bile yoktu oyun oynamak için.

Yere baktığımda ise tamda tahmin ettiğim gibi çok fazla bir mesafe yoktu. Eğer buradan uzaklaşmayı başarırsam kasabaya nasıl gidecektim bir fikrim yoktu.

Onu yolda düşünmeyi karar verdim ve inmek için bacağımı kaldırıp mermere koymuştum ki balkona yakın bir yerde ev sahibi olan teyze ile bir kadının konuşmasını duydum.

Telaş içinde hemen yere çöktüm. Eğer yakalanırsam bir daha kaçma şansım olmayacaktı.

Bir kaç dakika sonra seslerin ve onların gittiklerinden emin olduktan sonra bacaklarımı mermerin üzerine koyup yere atlamak için kendimi cesaretlendirdim.

Yüksek bir yer olsun olmasın küçüklükten beri atlamayı çok sevmezdim. Ama bunu düşünmeyerek yere atladım.

Küçük taşlar ellerimi acıtmıştı ve vücudumda bir kaç ağrı olmuştu ama bunların dışında bir şey yoktu.

Kendimi toparladım ve kasabaya dönme umuduyla, Ferhat'a ve eski hayatıma dönme umuduyla bir kaç adım attım.

Umarım birilerine yakalanmazdım.




KURŞUN (Tamamlandı!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin