Yazardan...
Yetişkin insanların sorunlarını halleden Sıla, bir of bile çekmeden işine devam ediyordu. Her insana kibar ve tebessüm ile yaklaşıp hemencecik iletişimi sağlayarak sorunlarını hallediyordu.
"Ay hemşire öldüm ben öldüm! Bu adam beni kanser etti!" Diyerek bir ses duyan Sıla kaşlarını hafifçe çatarak koridorun tam ortasında duran bayan ve bir beyefendiye baktı. Bayanın karnında hafifce şişlik vardı.
Sıla ağrıyan belini umursamadan onlara doğru ilerledi."Sus Sevim. Asıl sen beni verem yaptın." Bu çift daha gençti. "Buyurun hanımefendi ve beyefendi?" Sıla yanlarına vardığında sarı saçlı kadın Sıla'yı ağır ağır süzdü.
"Kız sen ne kadar güzel bir şeysin. Maşallah. Allah kem gözlerden, nazarlardan korusun inşallah." Dediğinde Sıla tebessüm ederek kibarlığını konuşturdu ve "Teşekkür ederim." Diyerek mırıldandı.
"Bak bak! Utanırmışda! Valla ben seni seni sevdim kız. Sen her gün burada dur ben gelirim senin yanına. " Anlaşılan sarı saçlı hanımefendi konuşkan bir tipti.
"Bak konuyu değiştirme. " Kocası gibi gözüken adam sarı saçlı bayana döndüğünde, bayan ona ters bir bakış attı. "Aşk olsun Okan! Yeter ya. Ben hamile bir bayanım neden üzerime geliyorsun? Bak bebişim bana değil sana tekme atıcak." Genç bayan işaret parmağını kocasına sallamıştı konuşurken.
"Doktor yokmu hemşire hanım?" Diye sordu karısının uyarısını dinlemeyen adam. "Yokmuş. Şehir dışına çıkmış galiba. " Diye mırıldandı Sıla.
"Bak o doktor bana diyet listesi verecekti. Neyse," Dedi sarı saçlı bayan. "Malesef. Doktorun gelmesini bekleyin. Odasınada izinsiz girmek istemiyorum." Sıla kafasını kaldırdığında sarı saçlı kadın tebessüm etti.
"Ben seni kardeşime alayım mı?" Diye sordu sarı saçlı bayan gülümserken. "Bir çöpçatanlığın eksikti zaten." Kocası konuşup gözlerini devirdiğinde sarı saçlı kadın başını ona çevirdi.
"Ben senin çocuğunun anasıyım! Doğru konuş benimle." Dediğinde saçlarını savurmuştu. "Tamam hayatım. Hadi biz gidelim. Nasılsa doktor yok. İyi günler hemşire hanım." Diyerek karısını kolunun altına alarak gitti.
^-^
"Bu kız farklı. İki saattir bir of bile çekmedi. " Diye mırıldandı Cansu şaşkınlıkla. "Diğer şıfrıntılara da benzemiyor. Ay bu çok iyi. " Diyerek abisine döndü. "Merağın dindi mi kardeşim? Gidelim mi?" Diye sordu Üsteğmen Ferhat kardeşine gülümserken.
"Abi benim iğne vurulmam lâzım biliyorsun. Şimdi bu kızın eli hafif midir ki?" Diye sordu endişeyle Cansu. Korkardı iğneden.
"Vurulmadın mı sen hâlâ?" Diye sordu Esra. Esra 'nın sözlüsü Burak gitmişti on dakika önce. Nöbeti vardı. "Dün geldi hemşire. Dinlensin dedim ilk gün." Diyerek omuzlarını düşürdü küçük çocuk gibi.
"Hadi ama! Korkmana gerek yok ufaklık. " Diye mırıldandı Ferhat elini kardeşinin omzuna koyarken. "Elimde değil. " Dedi Cansu bakışlarını kaçırırken.
"Bekle. Benim birkaç öğrencim vardı. Onların da aşısı var. Onlar iğnenin ve hemşirenin elinin ayarına bakarken sende öğrenmiş olursun." Esra çocukları almak için birkaç metre ileride ki okula gitti.
"Kız güzel ama. Böyle doğal, parlak bir yüzü var. Diğer mıymıntı olan hemşirelere de benzemiyor. Ay abi! Hatırlıyor musun? Bundan önceki hemşireye iğne vurulayım dedim, kolum mosmor olmuştu. " Diyerek dudağını büzdü Cansu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN (Tamamlandı!)
General FictionOmzunda ki sargı bezini tazelerken gözleri hâlâ yüzümdeydi. Gözlerinin içindeki o derinliğe bakarken korkuyordum. O ise inat ederek gözlerini yüzümden çekmiyordu. "Çok acıyor mu?" Diye mırıldandım kafamı kaldırmadan. "Kolum değil, kalbim acıyor hemş...