Celaleddin zamanla nefsi ammerenin insana ne kötülükler yaptırabileceğini öğrenmekle kalmamış nefsi levvame yani kendini kınayan nefsi de öğrenmişti. Her İnsan hata yapıyordu kimi insanlar hatalarında ısrar ediyor kimi ise hata yaptıktan sonra hatasından dolayı pişmanlık duyarak tövbe ediyordu. Celaleddin hatada ısrarcı olmamaya çalışıyordu ve eğer bilerek yada bilmeden hata yapıyorsa pişmanlık duyuyor ellerini yüce mevlaya açarak tövbe ediyordu. Önceleri içine kapanmasına rağmen insanların arasında dolaşıp farklı insanlarla tanıştıktan sonra insanlardan uzak durmanın doğru olmadığına karar vermişti. İnsanlar hata yapabilirdi insanlar günah işleyebilirdi ne olursa olsun onları oldukları gibi kabul etmeyi kendisine şiar edinmişti. Önemli olan hatada ısrar etmemekti ve insanlara doğruyu öğretmenin en iyi yolu doğru şekilde yaşamaktı. Celaleddin insanlara doğruyu gösterme konusunda zaten kendisini yeterli bulmuyordu kendim eksikken nasıl olurda insanlara doğruyu anlatmaya çalışırım diye düşünüyordu. İçindeki dinmeyen fırtınalar pişmanlıklar ve isteyerek yada istemeden günaha dalmak varken nasıl olurda insanlara doğruları anlatabilirim diye düşünüyordu.
İnsanın önce kendi eksiklerini görmesi gerekmez miydi. Önce kendi hatalarıyla yüzleşmesi Gerekmez miydi? İşte nefsi ammarenin tuzaklarından biride insana herşeyi en doğru en iyi şekilde kendisinin yaptığını düşündürmesiydi. Oysa İnsan hatalarına şöyle bir baksa kendi eksikleriyle uğraşsa belki de hiç kimsenin hatasını görmeyecekti. O yüzden insan kendi hatalarıyla meşgul olmalı insanların eksik ve hatalarının peşinden koşmak gayretinde olmamalıydı.