Mevlana Celaleddin yine bir gün mürşidi Seyyid Burhaneddin hz ziyarete gitmişti. Seyyid Burhaneddin her zaman ki gibi talebeleriyle tek tek ilgileniyor hal ve hatırlarını soruyordu. Yüzünde huzurlu bir tebessüm vardı. Bir taraftan talebelerini dinlerken bir taraftan da gözleriyle çevresini adeta oğul vermiş arı gibi saran cemaatini gözleriyle süzüyor onlarla ilgilenmeyi de ihmal etmiyordu. O gün Celaleddin şeyhinin tekkesinde oldukça neşeli ve mutluydu kendini bir kuş gibi hafif ve oldukça mutlu hissediyordu. Cemaat dağıldıktan sonra Seyyid Burhaneddin hz ve Mevlana Celaleddin Muhabbete başlamışlardı. Mevlana Celaleddin edeple mürşidini dinliyordu. Seyyid Burhaneddin hz. yine Evladım diye söze başlamıştı. İlim öğrenmek üzere Dımaşk'a gitmeni arzu ediyoruz. Oradaki ilim adamları ve velilerden ders alıp yeteri kadar kaldıktan sonra yine Konya ya dönersin. Mevlana Mürşidinin bu isteğine büyük memnuniyetle karşılık vermiş ve hayır duasını da alarak hazırlık yapmış ve en kısa zamanda yola çıkmıştı. Bu uzun bir yolculuk olacağı için bir kervanla gitmeyi daha uygun bulmuştu. Bu ilim öğrenmek için çıkılan bir yoldu. Mevlana Celaleddin çevresine dostlarına ve sevdiklerine veda etmişti. Bir anda doğup büyüdüğü topraklardan ayrılmak kolay olmamıştı. İlim öğrenmek farzdı. Ve bu yolculuğa çıkarken Allah rızası için ilim öğrenmeye niyet etmişti. Hem mutlu ve heyecanlı hemde hüzünlüydü içinde tarif edilemez duygular yaşıyordu.