Mevsimler yalnızlığı resmederken geçiyordu zaman, susuyordu gönül tüm ıssızlığıyla...
Dünya renklerinin pervasızlığı yetmiyordu kalbi avutmaya...
Mevlana celaleddin tüm mücadelesine tüm kaybedişlerine rağmen ruhundaki boşluğu dolduramıyordu
Okumak, anlatmak, yaşamak ve inancı için verdiği mücadelede bir eksiği vardı bir yalnızlığı gecenin güneşi beklemesi gibi bir beklentiydi bu, çevresinde ki kalabalık arttıkça yalnızlığıda bir o kadar artıyordu.
Ruhundaki yangın içinden çıkılmaz bir hal aldığı bir zamanda sabretmekten başka el açıp mevlasına dua etmekten başka bir şey de gelmiyordu.
Ocaktaki kararmış çaydanlığa Allah'ın adını anarak çayını koymuş ve demlenmeye bırakmıştı
Onun adıyla başlayan Her şey güzel olurdu bardağına doldurduğu çayı yudumlarken de yine onun adıyla yudumladı.
Gözleri yanan odunlardan kalan közlerdeydi odunlar yanarken bile çaydanlığı ısıtmış ve suyun kaynamasını sağlayarak kendileri yanma pahasına başka bir güzelliğin oluşmasına vesile olmuşlardı.
İnsanda böyle olmalıydı ne kadar acı çekerse çeksin, ne kadar sıkıntı yaşarsa yaşasın çevresine yansıyan güzellik olmalıydı.
Allah'ın insana verdiği sayısız nimetin karşılığında insandan istenen yüce Allah'a iman ve verdiği nimetlere şükürden başka bir şey değildi.
Bir rivayete göre 224000 peygamber gönderilmiş ve bu peygamberlerin tamamı insanlara Allah'a iman etmeyi ve putlardan yüz çevirmeyi tavsiye etmiş ve bu uğurda hayatları boyunca mücadele vermişlerdi.
Hak mücadelesi veren hakkın aydınlığına ulaşmış , batıl mücadelesi verenler ise batılın Karanlıklarına saplanıp kalmışlardı insanlık tarihi bunun örnekleriyle doluydu.
Mevlana celaleddin bir yudum daha aldı çayından ve daldı düşüncenin serin sularına...
Bir tek gayesi vardı o da varmaktı rabbin rızasına!