Eksiklerimiz var. Kabul etsek de etmesek de!
Hayatımız dünyalıklarla o kadar meşgul ki, ebedi olan yaşamı unuttuk!
Mezarlıklar her gün yeni misafirlerini beklerken hiç ölmeyecek gibi hayaller kurduk, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamlar sürdük...
Git gide daha da sahiplendiğimiz bir ıssızlığımız var artık istemeden de olsa bizleri yalnızlaştıran.
Hep en iyiyi isterken dünya adına ahireti unuttuk, ahirete yabancılaştıkça ise yeni kaybedişlerin durağı olduk
İstemeyerek de olsa sürüklendiğimiz bir hayat var, yaşadıkça bizi kendi çıkmazlarına sürükleyen!
Mevlana dünyaya ne kadar sırtını dönse de peşini bırakmayan bir ıssızlık içindeydi öyle bir ıssızlık ki tüm çırpınışlarına rağmen kurtulamıyordu...
Yükü git gide daha da ağırlaşıyordu akın akın insanlar kendisini ziyarete gelirken o gelecek baharı bekler gibi bir bekleyişi arıyordu.
Seyyid Burhaneddin hz Kayseri'ye gideli hayli zaman olmuştu onun yokluğunun da verdiği ıssızlıkla yeni bir başlangıcı gözlüyordu
Ve yüzünden tebessüm saçarken kalbi yangın yeriydi
Gel diyordu yalnızca gel...
Bir yangının içindeyim ki sorma çember daraldıkça ıssızlığım büyüyor
Hiçliği sahiplenirken ruhum hiçin içindeki yokluk gibi gel
Bir pervanenin ateşe uçuşu gibi
Gel sadece gel
Bitir bu bekleyişi
Gel yalnızca gel bitsin bu çaresiz bekleyiş
Tamamlansın yarım, tükensin ıssızlığım
Gel sadece gel
Sahiplen sustuğum her ayrıntıyı, ve bırak beni sadece sen kal tüm benliğimi silip
Gel diyor du gel... sadece gel, bitsin bu tükenişim...