Zamanın nasıl geçtiğinden ikisinin de haberi yoktu, bu mânâ ikliminde ikisi de aşkı susarken, uykuyu da unutmuşlardı açlığı da...
Bir kaç gün içerisinde yaşananlara Mevlana Celaleddinin oğlu sultan veled en yakından şahit olmuştu.
Şems'in ve Mevlana'nın derin sohbetini, kendinden vecd ile geçmelerini, sustukça susmalarını en iyi o görüyordu.
Hizmetlerini görürken öylesine yorgun düşmüştü ki neredeyse bayılacak gibiydi nisbeten zayıf yüzünde ki gözleri git gide çukurlaşmaya ve göz kapakları acıyla batmaya başlamıştı.
Şömineye odun atarken gözleriyle Şems'i ve Mevlana yı süzmüştü. Gördükleri karşısında hayrete düşmemesi elinde değildi.
Suskunluğu kuşanmış iki hiçden başka bir şey görmüyordu!
Yüzlerinde hayrete düşüren bir mutluluk vardı. Günlerce uyumamalarına rağmen en ufak bir yorgunluk belirtisi göremiyordu.
Şems hakkında henüz hiç bir şey bilmiyordu Şam diyarından geldiği söylenmesine rağmen sadece kulaktan duyma bilgilerle yetinmeye çalışıyordu kimdir bu Şems?
Hiçlik abasına Mevlana'yı sığdıran kimdi o mevlana ki ilimde zirveyi tek başına sırtlarken nasıl oluyor da böyle bir meczubun sözlerine kulak vererek kendisine yepyeni bir sayfa açıyordu.
Sultan velet olanlar karşısında fazlasıyla şaşkındı birkaç gün önce yolda karşılaştığı Bu adamla öylesine içten Öylesine samimiydi ki akıl sır erdirmek mümkün değildi.
Ne zaman gidecek diye merak etti ne zaman evimiz tekrar eski huzuruna dönecek o geleli babasıyla neredeyse hiç konuşamamıştı ve bu oldukça can sıkıcıydı oysa eskiden böyle miydi?
Babasıyla sürekli bir araya gelir muhabbet eder ondan sürekli ilim tahsil ederdi. Şimdilik sabretmeliyim diye düşündü yapabileceği hiçbir şey yoktu elinden gelen tek şey sabretmekti.Mevlana ve Şems kendinden geçmiş aşkı susuyorlardı.
Sultan veled yorgun gözlerle farkında olmadan aşkı izliyordu!...