Güzel bir iş yapmanın birinci koşulu niyetti. Her şey den önce iyi bir niyet etmeliyim diye düşündü. Biliyordu ki güzel bir niyet her şeyi güzel yapar. Niyetsiz amel zayi olur fakat güzel bir niyetle yapılan amel Allah'ın rızasını kazanmak için iyi bir vesiledir. Bu kez niyetini Allah için bir mürşide uymaya ve yaptığı her işte Allah'ın rızasını kazanmaya yapmıştı. Sürekli niyetini kontrol ediyor ve nefsinin yaptığı niyetten saptırmaması için elinden geleni yapıyordu. İnsan oğlu zayıftı kendi başına nefsin ve şeytanın üstesinden gelmek oldukça zordu. Ne zahitler ne Abidler nefsin ve şeytanın oyuncağı olarak helak olmamış mıydı... Şimdi hakikat yolunda nefsin ve şeytanın tüm hilelerine rağmen yürümeye kararlıydı. Ne olursa olsun devam etmeliydi bu mücadeleye bu hakkın ve batılın mücadelesiydi bu sonsuz bir hayatın çile adımlarıydı. Vaz geçmeden pes etmeden ne olursa olsun haktan yüz çevirmeden devam etmeliydi yoluna. Mevlana Celaleddin iç dünyasında sürekli mücadele halindeydi ve ne zaman güzel bir şeye niyetlense nefsi kendisine yapmaması için türlü bahaneler buluyordu. Ne olursa olsun kararını değiştirmeye hiç niyeti yoktu. Dünyada Allah'ın rızasını kazanmaktan daha değerli ne olabilirdi ki? kim dünyadan yanına ne alabilmişti ki... Kalp Allah ı anmadan bir enkazdan çöplükten farksızdı kalbinde Allah ı anmayan ondan habersiz olan birini düşünmek bile istemiyordu Celaleddin. Çünkü ondan habersiz olan hayatı boyunca acı çekmeye mahkumdu kendi nefsinin heva ve heveslerinin ardından koşturmaya mahkumdu.