Mevlana celaleddin-i rumi hayatın ne kadar boş ne kadar sahte olduğunu hayatından eksilen her yıl daha net görüyordu. Hayat bir kaybediş hikayesiydi, en sevdiklerimizden vazgeçemediklerimizden kopuş hikayesiydi. Kimler gelmiş kimler geçmişti bu hayattan kimi karun olup hazineler sahibi olmuş, kimi hz süleyman gibi insanların cinlerin ve doğanın hükümdarı olmuş kimi ise hiçbirşey elde edemeden göçmüş gitmişti. Hayat bütünüyle buydu işte bir avuç toprak... insanın gözünü doyuran başka birşey yoktu insanların eski kaynaklara göre 1000 yıl 1500 yıl yaşayanları bile toprak altındayken nasıl olurdu da 50 -60 yıl ömür süren bizler bu kadar uzun emelli olabiliyorduk.
Ölümden ibret almıyor, hatalarımızdan dersler çıkarmıyor ve ne olursa olsun arzu ve heveslerimizin peşinden koşmaya devam ediyorduk... Nefis ne de zalimdi bizleri kendi hevesi uğruna Allahın emirlerini yerine getirmekten alıkoymada sınır tanımıyor şeytanın vesveselerine kulak vererek insanın sonsuz saadetine engel olmaya insanı haktan ve hakikatten saptırmaya uğraşıyordu. Ne olursa olsun nefsin heva ve heveslerinden yüz çevirmek gerekiyordu. Ömrü yalanlara harcamak yerine mutlak bir teslimiyetle Allahın rızasını elde etmek için harcamalıydı.
Dünyalık emeller dünyaya mahkumdu fakat insan ruhunun gerçek yeri ebedül ebed olan ahiret yurduydu. Ömrünü nefsinin heva ve heveslerine uymak için harcayan kişi dünya lezzetlerine mahkumdu... o dünya lezzetleri ki gün gelip son bulmaya mahkumdu. O dünya lezzetleri ki sonsuzlukta bir hiç bile değildi...
Ömrünü Allah rızası için yaşayan insanlar ise Allah'ın kendilerine vaad ettiği cennette sonsuza kadar yaşayacaklar ve ne olursa olsun ne bir keder ne de haksızlığa uğrayacaklardı. Allah'ın vaadi kesindi ve ne olursa olsun vadinden dönmezdi. Akıllı olan insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatı için hemen ölecekmiş gibi ise ahiret hayatı için çalışan insanlardı. Mevlana celaleddin-i rumi hayatının sonuna kadar Allah rızası için yaşamaya niyet etmişti ve sürekli bu niyetini yenileyerek nefsin ve şeytanın vesveselerinden arınmaya çalışıyor ve nefsin ve şeytanın her türlü tuzağından Allah'a sığınıyordu. Tek amacı vardı ne olursa olsun ölmeden önce Allahın razı olduğu bir kul olabilmek...