Bölüm 11

2.5K 113 18
                                    

Hikayenin sonundaki notu okumalısınız.

  Kendimi , beni tutan kişinin elinden kurtarmak için debelenip dursamda yaptığım her girişimle birlikte ağzımdaki ve belimdeki elleri biraz daha sıkılaşıyor. Duyabildiğim kadarıyla Çukur' dan gelen debelenme sesleri kesilmiş, etrafa sadece o ritmik su sesi hakim. Kalbim bir an korkuyla sıkışıyor. Siyah saçlı çocuğa ne oldu ? Onu kurtarmaya yetişemedim mi ?

Kendimi kurtarma girişimlerim her seferinde vücudumun daha çok sıkılmasıyla sonuçlandıktan sonra bir süre duruyorum. Beni esir alan her kimse bana göre fazla güçlü ve  böylelikle elinden bu şekilde kurtulamayacağımı anlıyorum. Pes ettiğimi düşünmesini istiyorum. Böylece elleri gevşediğinde belki bir şekilde kurtulabilirim.

Ellerini tuttuyorum. Sert ve birazda nasırlanmış derisi var. Böyle ellere ancak bir erkek sahip olabilir.

Burnumun ve ağzımın çoğunu - sadece tek eliyle  kapattığı için nefes alamadığım her saniye ciğerlerim nefes almam için beni zorlayarak şu an ki durumumu dayanılmaz hale getiriyor. Duyduğum acıdan tırnaklarımı var gücümle kaba etine batırıyorum. Çocuğun ağzından küçük bir inleme kaçıyor.

" Ah, canımı acıttın. "

Rose ve Dave 'le dövüşmemi emreden ve beni türlü türlü karmaşanın içine çeken bu ses adeta geçtiğimiz son bir haftada yaşadığım anılardan çıkıp kulağıma doluyor. Kalbim öfkeyle, korkuyla ve birazda merakla sıkışıyor. Bu sesi tanıyorum. Ve sesi duymam bile midemi bulandırıyor.

Wes' in ellerinden kurtulmak için elini var gücümle ısırıyorum.

Bu sefer ağzından öncekine kıyasla daha büyük bir inleme kaçıyor.

" Hey hey hey . Sakin ol, niyetim kötü değil. Sana zarar vermeyeceğim. " diye fısıldıyor. " Seni bırakacağım fakat sessiz ol yoksa bizi fark edecekler. "

Hemen ardından vücudumun her bir köşesini istila eden elleri geri çekiliyor. Yüzüm öfkeden yanıyor. Ciğerlerimi temiz havayla dolduruyorum. Vücuduma, anında bir rahatlama hissi doluyor. Yine de kendimi bu rahatlığa teslim edemeyecek kadar öfkeliyim.

Wes' e öfke saçan gözlerle bakıyorum. Fakat o, gözlerini bana değil uçurumun kenarına dikiyor.

" Sen ne yaptığını- " diyerek ona patlayacakken bana eliyle sus işareti yapıyor sonra koşarak saklandığı yerden çıkıyor.

Ben, daha dur demeye kalmadan koşarak yerde yatan siyah saçlı çocuğa doğru ilerliyor. Maskeliler ortada yok.

Peşine takılıyorum. Koşarak bir kaç adımda yanlarına varıyorum. Çocuk yerde boylu boyunca yatıyor. Çukur'daki tüm ışık üstüne düştüğü için vücudunun tüm hatları belirgin bir şekilde görülüyor. Çocuğun siyah saçlı olmadığını da o zaman anlıyorum. Saçları koyu kahvenin çok tatlı bir tonunda.

Wes , çocuğu kollarından tutuyor ve tek bir hareketle ayağa kaldırıyor. Fakat çocuk ayakta durmakta zorlanıyor ve dengesini kaybederek tekrar yere çöküyor.

" Parker dostum. " Wes 'in sesi o kadar nazik ve insanı huzura salan bir tona kavuşuyor ki şaşırıyorum.  Onun gibi birinin böyle bir ses tonuna sahip olabileceğini düşünmemiştim bile .

Parker' ın ağzından bir inleme kaçıyor. Baygın olmamasına karşın yerde boylu boyunca yatıyor. Görüldüğü kadarıyla vücuduna çok kötü bir hasar almamış. Sadece, omzunun kenarında hafif bir morluk var .

" Seni revire götüreceğiz . "

Son bir çabayla Parker' ın belinden sıkı sıkı tutuyor. Çocuk, birkaç kez tökezledikten sonra ayağa kalkıyor.

Uyumsuz | A Divergent Fanfiction 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin