Aylak aylak dolaştıktan birkaç dakika sonra sıkıntıyla iç geçirip bir kayanın üstüne tünüyorum. Başım benden bugün yaşadığım gerilimli ortamların intikamını almak istercesine ağrıyor. Elimi şakağımın üstünde gezdiriyorum.
Hemen altımda akan suyun gürültüsü benim ilacım oluyor. Akıntı o kadar güçlü ki , yükseklerde bir yerde oturmama rağmen , su kayalara her çarpışında bileğimi ıslatıyor. Ve bu dikkatimi dağıtıp bana geçici de olsa bu karanlık günde olabildiğince huzur veriyor.
Bağdaş kuruyorum ve gözlerimi yumuyorum.
" Clair ? "
Dave , arkamı dönme zahmetine katlanmadan yanımda bitiveriyor. Gözlerimi açmıyorum ama yine de bana olan yakınlığından her türlü hareketini algılayabiliyorum.
" İyi misin sen ? "
İstemeden alayla gülüyorum. " Sanırım. "
" Dövme mi yaptırdın ? " diye soruyor hayretle . " Nereden esti bu fikir ? "
Omuz silkiyorum ve gözlerimi açıyorum. " Öyle gerekti. "
Dudağını dişliyor. Ama ters bir şey söylemeden " Akşam yemeğinde seni bekledim ama ortalıkta göremeyince Rose ' la birlikte gittim. "
Mideme bir sancı saplanıyor. " Rose mu ? " diyorum. " Şimdi nerede o ? " Sorumu ürkütücü bir tonda soruyorum. Dave kaşlarını kaldırıyor.
" Bilmiyorum yatakhanededir herhalde. " diyor. " Niye böyle bir tepki verdin ? "
Göz deviriyorum ve akıntıyla sürüklenen bir taşı gözden kaybolana kadar izliyorum.
Bir süre hiç konuşmuyorum. Aramızdaki sessizlik büyüyüp gidiyor. Dave ' de sesini çıkartmadan yanımda oturuyor. Zor bir gün geçirdiğimi anlamış olmalı. Ve bu benim işime geliyor.
" Bunu konuşmamızın zamanı mı bilmiyorum ama konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. "
Kafamı , sanki biraz sonra kusacakmışım gibi sallıyorum.
" Neden söz ettiğini bilmiyorum ama lütfen mümkünse sonra. " diyorum.
" Sen iyi olduğuna emin misin ? " diye soruyor Dave tereddütle. Elimle gözlerimi kapatıyorum.
" Kötü bir gün geçiriyorum. " diye yanıtlıyorum zorlukla.
Elini yavaşça omzuma koyuyor ve sırtımı okşuyor. Bu hareketi bana , birkaç yıl önce ölen büyükannemi hatırlatıyor.
Mideme bir sancı daha saplanıyor.
" Pekala konuşmak istemiyorsun. " diyor. " Sadece şunu anla ne olursa olsun senin yanında olacağım. "
Bir kez daha alayla gülüyorum fakat kendimi kötü hissediyorum. Bana bu sözü veren hiç kimse sözünü tutamadı. Ne annem ne babam ne de ablam.
" Bu kolay verilebilecek bir söz değil. Veremeyeceğin sözlerden kaçınmalısın. Unuttun mu ? " Sırıtıyorum. Dave ' e hatırlattığım bu şey eski bir Bilgelik atasözü.
O da benim gibi sırıtıyor. " Hayır unutmadım. " diyor. Sonra başını eğip gözlerime bakıyor. " Ama bu veremeyeceğim bir söz değil. Çünkü işin ucunda sen varsın. "
Yüzüm yanmaya başlar başlamaz kızardığımı anlıyorum ve utançla başımı yere eğiyorum.
Küçük bir kahkaha atıyor sonra kolunu boynuma doluyor. Normalde böyle bir şey yapsa kendimi hemen geri çekerdim. Fakat şimdi , üstümde nedenini anlayamadığım tuhaf derecede bir umursamazlık var. Ve bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz | A Divergent Fanfiction 1
FanfictionOn altı yaşına gelen Clair Strayder beş farklı topluluğa bölünmüş olan Chicago'da Bilgelik topluluğunda yaşamaktadır. Her yıl düzenlenen topluluk seçimi törenleri çok yaklaşmıştır ve Bilgelik'in başkanı olan ve aynı zamanda Clair'in arası pekte iyi...