EJDER PRENSES °15°

7.8K 560 96
                                        

Onunla konuşmak için arkamı döndüm fakat gitmişti bile. Kaşlarım mümkunmüş gibi biraz daha çatılırken sert bir nefes aldım.

Kimdi bu yabancı?

**************

Yemekleri almış Brett ile birlikte boş bir masaya geçerken Brett'e olanları, gerçekleri nasıl anlatabilirim yada nerden başlayabilirim diye düşünüyordum. Ona olanları anlattıktan sonra beni gidip ispiyonlamazdı fakat bana inanmayabilir benimle konuşmayı kesebilir yada benim yanımda olmayabilirdi. Sonuçta ona kızamazdım. Kimse benim yüzümden hayatını riske atmak sorunda değildi. Fakat şu sıralar bir dost kaybetmek istemiyordum.

Yemeklerimizi sakin bir şekilde yedikten sonra aynı anda ayaklandık. "Brett dışarı çıkalım mı? Seninle konuşmak istediğim bazı şeyler var."

Brett başıyla beni onayladı ve geçmem için yol verdi. Birlikte yan yana giderken Brett'in fazlasıyla sessiz ve durgun olduğunu hissediyordum. Bu durum beni huzursuz ederken derin bir nefes aldım.

"Demek sonunda şu son zamanlardaki tuhaflıkları benimle paylaşmaya karar verdin ha?"diyen Brett'in iğneleyici sesi üzerine hala ilerlerken ona döndüm. "Elimden gelen birşey değildi. İnan bana Brett sana olanları anlattıktan sonra belki de duymamayı yeğleyeceksin."

Kaşlarını çattı ve bir an duraksadı. "Öyle birşey olmayacak. Endişelenme, unuttun mu? Biz dostuz." dedi ve güven verici bir şekilde gülümsedi.

Bu konuşmanın ardından aramızda başka bir diyalog geçmemişti ve şu anda ormanlık alanda bir kütüğün üstünde oturmuş konuşmaya nasıl başlayacağımı düşünüyordum.

Karşımda ağaç kavuğuna yaslanmış Brett'e baktım ve bir yerden başlamam gerektiğine karar verdikten sonra konuşmak için derin bir nefes aldım.

"Bak Brett, bu söyleyeceklerim yani sana anlatacağım şeyler fazlasıyla ciddi ve hassas konular. Belki canından olabileceğin bir bilgi. Seni şimdiden uyarıyorum. Bunları duymak istiyor musun? Çünkü bir daha geri dönüşün olmayabilir."

Kaşları çatık bir şekilde tüm ciddiyetiyle beni dinledikten sonra sertçe yutkundu. Gözlerinden bir süre kararsızlık geçip gittikten sonra dudaklarını nemlendirdi. Konuşmak için ağzını açtı fakat tekrar geri kapattı. Ardından dudaklarından çıkmak isteyen kelimeleri mühürlemek istercesine dudaklarını ısırdı.

Ona hak veriyordum. Tereddütünü de anlıyordum. Ayrıca onu zorlayamaz yada anlatacaklarımı dinlemek istememesine kızamazdım.

Konuşmayacağını anlayınca aramızdaki gerginliği bir bıçak gibi keserek söze başladım. "Bak gerginliğinin farkındayım. Seni anlıyorum ve seni zorlamaya hakkım yok. Bu yüzden de sana kızamam." duraksadım ve derin bir nefes aldım. "Senden isteyeceğim şey belki de çok bencilceydi. Üzgünüm." dedim ve kafamı iki yana sallayarak toprak kokusunu içime çektim. Ardından son birkez ona baktım ve ormandan çıkmak için arkamı döndüm.

Birkaç adım atmıştım ki Brett'en birkaç küfür ve mırıldanma işittim. Ardından gelen hışırtılar ve kolumdan tutulup durdurulmamla arkamı döndüm. Brett'in kasılmış suratıyla karşılaştım. Daha çok kendine kızıyor gibiydi. "Bir an için duraksamış olmam bile bir hataydı. Üzgünüm Bell. Sadece sen öyle söyleyince..." durdu ve kolumu bıraktıktan sonra "Neyse. Senin dostunum. Ne olursa olsun ve bunu kendim seçtim ve şimdi de kendi seçimimi yapıyorum. Ne olursa olsun yanındayım."

EJDER PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin