Medyadaki Valyrian'cığımızın asaletine bir beyaz kalp alabilir miyiz acabaa 🤍
"Daniel!"
Evet, bu çığlık benden çıkmıştı.
*************
Sessiz huzurlu bir sükûnet vardı aramızda. Karnımın utanç verici gürültüsünün ardından onun tarafından hazırlatılan sandviçleri yemiş ve yine onun yoğun ısrarları ile ejderhalarımızın üstünde nereye gittiğimizi bilmeden gökyüzünde süzülüyorduk.
Bu benim Valyrian'a, Valyrian olarak ilk binişimdi. Karmaşık hisler içerisindeydim. Mutlu muydum üzgün müydüm bilemiyordum. Tüm duygularım, tüm düşüncelerim birbirinin içine geçmiş gibiydi. Artık düşünmek istemiyordum. Sadece ana odaklanmalıydım.
Evet, kararım buydu. Şu an yaşadığım ana odaklanacaktım ve ilerde içimde pişmanlıklarım kalmayacaktı.
Yüzümdeki huzur dolu tebessümle kapalı duran gözlerimi araladığımda beni karşılayan bir çift yeşil iris oldu.
Kaşlarım çatıldı hafifçe.
"Ne, neden bana öyle bakıyorsun?"
Kafasını yavaşça iki yana sallayarak güldü.
"Sadece çok..."
Gülümsemesi bulaşıcıydı. Cümlesini tamamlamasını istedim.
"Çok ne?"
Derin bir nefes alarak gözlerini yumdu.
"Çok huzurluydun."
Gözlerim dalgınca ejderhamın elmas gibi parlayan beyaz derisine gitti. Onun bu tatlı çekiciliğine karşı koyamayarak elimi pullarının üstünde özenle gezdirmeye başladım. Bu onun da hoşuna gitmiş olmalı ki neredeyse bir kedi gibi mırıldandı.
"Öyle mi görünüyordum? Sadece düşünüyordum."
Verdiğim cevap onu memnun etmemiş olmalı ki hafifçe kaşları çatıldı. Biraz önce yüzüne yer edinen tebessümü yavaşça silinirken konuştu.
"Neyi düşünüyordun?"
Neyi düşünüyordum? Dudaklarım onun bu sorusuna yanıt vermek için aralansa da durdum.
Hangi birini açıklayacaktım? Daha kendi içimde bile neyi düşündüğümü çözememişken ona açıklayacak neyim vardı?
Sorusunu yanıtsız bırakırken sessizlik tekrar sinsi bir yılan gibi aramıza sokulmak için mağarasından ayrıldı.
Fakat başarısız oldu.
"Sadece bir anlığına düşünmeyi bırakamaz mısın? O küçücük kafanın içinden öyle çok şey geçiyor ki bazen-"
Cümlesini tamamlamasını beklesem de devam etmedi. Bende sormadım.
"Bugün sana her şeyi anlatacağım. Bu yüzden şu anlık düşünme ve sadece anın tadını çıkar."
Bende öyle yapmaya karar vermiştim zaten. Usulca kafamı salladım.
Siyah ve beyaz ejderha yan yana birbirlerini tamamlayan iki elmas parçası gibi havada süzülüyordu. Altımızda yemyeşil ormanlar akıp giderken güneşin tatlı ısısı anne kucağı gibi bedenimi sarmalıyordu. Havada tek bir bulut yokken etraf parıl parıl parıldıyodu. Açıkçası enfes bir görüntüydü.
"Bu arada nereye gidiyoruz?"
Parlak tebessümü tekrar dudaklarında yer edinirken gözleri ışıldadı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER PRENSES
FantasyBeyaz Ejderha Krallıgı, dünyada var olan en güçlü krallıktı. Tabii ona kafa tutmaya cesaret edebilecek sadece tek bi krallık vardı o da "Siyah Ejderha Krallıgı". Bu iki krallık arasında süregelen bir rekabet ve üstünlük duygusu yıllarca pek çok sava...