EJDER PRENSES °19°

8.1K 626 198
                                    

Arkadaşlar size uzuun bir bölüm yazdım. Fantastik ve bilim kurgu sıralamasında yükselmişiz.😊 Lütfen oy vererek ve yorum yaparak daha fazla yükseltelim. Bence başarabiliriz. 🤗🤩

Yukarıya bölümde bahsettiğim mekanı koydum bu arada.☝☝

Bölümün sonunda Katran sizi beklemekte😉

Panselino ne yapsın? Gitsin de okuyucular atık bölüme başlasın...🙌❤

Tüm odağımı sarayın tamamını görmeye odaklamışken Jorden'ın "Beyaz Ejderha Krallığı'nın kalbine hoş geldin, İsabella." Deyişini duydum.

**********************

İşte saray tam karşımda duruyordu. Bembeyaz duvarları katledilen bir ailenin kanları ile yıkanan saray. Annemin ve belki de annem gibi pek çok masum insanın taht için katledildiği yer. Beyaz Ejderha Krallığının kalbi.

Bu saray, annemin mezarı olduğu gibi kardeş katili kralında mezarı olacaktı. Ant içmiştim bir kere. Onu bu sarayda, tam kalbinin ortasına annemin hançerini saplayarak gebertecektim. Tüm ailesi, tüm halk, bütün o masumların ruhları ağzından kanlar boşalan katil kralın can çekişmesini, kendi kanında boğulmasını izleyecekti.

İçimdeki merhamet duygusu onun ve onun gibiler için körelmişti. Kral kendi elleriyle düşmanını eğitmiş, beni biricik kızının yanına hizmet etmek onu korumak için vermişti.

Düşmanını kalbine yerleştirmişti.

Kralın kızına olan sevgisi dört bir diyarda bilinen bir şeydi. Hatta öyle ki yetim çocukların masallarına bile konu olmuştu.

Prenses her zaman el üstünde tutulurdu. Ona saygısızlık yapan yaşamaz, kimse onun hakkında ileri geri konuşamazdı. O tam bir asildi, hanımefendiydi. Babasına layık bir evlattı. Pamuklara sarılarak büyütülmüştü.

Saray yakınlarında yaşayan halk krallığın uzak bölgelerinde yaşayan insanların çektikleri çileleri bilmedikleri için onlara özeniyordu. Gerçek yüzü bilinmeyen kral cahil halkın gözünde ailesine değer veren mükemmel bir babaydı.

Saray etrafındaki köyler mükemmeldi hiç bir sorunları yoktu insanlar mutluydu. Fakat bu sadece bir örtüydü. Halkın gözlerini boyamak için kullanılan bir yanılsama. Çünkü gerçekte, saraydan uzakta bulunan köylerde sefalet vardı.

Toprak sahibi dükler halka baskı uyguluyor, denetimsizlik ve rüşvet sayesinde halktan fazlaca vergi toplanıyordu. Kimse fazladan mal sahibi olamıyordu. Her ailenin en az bir çocuğu olmak zorundaydı. Bir ailede ikiden fazla çocuk olunca aralarından en güçlü ve zeki olanını seçiyorlar ardından onu ailesinden koparıp eğitilmek üzere götürüyorlardı. Ne aileler ne de çocuklar birbirlerini bir daha göremiyorlardı.

Çıkan ufak tefek ayaklanmalar duyulmadan bastırılıyor, isyancılar yargılanmadan kelleri alınıyordu.

İşte bende böyle bir köyden gelmiştim. Bu yüzdendi krala nefretimin çokluğu. Sadece ailemi benim elimden alması, annemi öldürmesi değildi sebebim. Halkıma yapılan haksızlıklar, hor görülmelerdi. Hâlâ o küçük çocukların ailelerinden koparılırken attıkları çığlıkların kulaklarımda yankılanmasıydı sebebim.

Nedenim çoktu, öfkem fazla ve merhametimse neredeyse yoktu.

Kafamı yavaşça kaldırdım ve ihtişamlı sarayın heybetiyle göz göze geldim. Gözüme ilk çarpan şey sarayın devasa giriş kapısının üstüne işlenmiş altından iki ejderha figürüydü. Derince iç çektim. Gelmiştik işte.

Jorden ejderhasıyla birlikte önüme geçip ilerlerken bende arkasından onu takip etmeye başladım. Devasa sarayın uzun kubbeleri etrafından iki kez genişçe tur atarak süzüldükten sonra saraydan uzaklaşmaya başladık. Uzaklaşmamızın nedenini merak etsem de sorgulamadım ve peşinden ilerlemeye devam ettim.

EJDER PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin