EJDER PRENSES °17°

6.6K 571 88
                                        

Beynimden vurulmuş şekilde duraksadım. Tanrım, bu oydu. Inanamaz halde dururken önce Owen'a baktım. Ardından Owen'nın yanındaki Jorden'a ve onun arkasındaki katrana.

Evet katrandı o ve gözlerim kesinlikle yanlış görmüyordu.

**************************

Bazen hayatınızda köklü değişiklikler olur. Yaşam tarzınız değişir, karakteriniz değişir, statünüz değişir. Peki ne değişmez? Sevgi, güven? Bağlılık? Belki her şey değişirdi fakat benim ejderhalara olan bağım asla değişmezdi. Kendimi onlarlayken, onlar hakkında edindiğim her yeni bilgi ile bir bütün gibi hissediyordum. Sanki her zaman boşlukta kalan bir yanım tamamlanıyormuş gibi. Tarifi zordu fakat hissettirdikleri derindi.

Tıpkı şu anda olduğu gibi. Tamamlanmıştım. Boşlukta süzülen karanlık tarafım katranın siyahlarıyla dolmuştu. Belki daha da kararmıştı boşluk, daha da dibe çekilmiştim ama iyi hissediyordum. Güçlüydüm, onunlayken bir bütündüm.

Ağzım beş karış açık irileşen gözlerimle katrana baktım. Ardından Owen'a ve Jorden'a. Birşeyler söylemek istercesine ağzımı açtım fakat ardından kapattım çünkü söyleyecek bir şey bulamamıştım.

Şoktan yavaş yavaş sıyrılırken zorlukla "Nasıl?" diyebildim.

Jorden yanıma yaklaştı ve "Bağınız koparılırken zaten kraldan emir gelmişti. Tören iptal edildi fakat haberci kayrat emri geç getirdiği için ne yazık ki uygulanamadı. Tehlike büyüyor. Siyah Ejder krallığı artık gizli bit tehtid oluşturuyor ve kralda prensesimizin bir kayrat tarafından korunmasını uygun gördü." ardından derin bir nefes aldı ve devam etti. "Katranla olan bağınız ne durumda bilmiyorum. Tören sırasında onları çok zorladın. Bağın tamamen kopmamış olabilir ama zayıfladı. Bağın ne durumda olduğunu ancak deneyerek öğrenebilirsin." dedi ve önümden çekilerek katranın görüş açıma girmesini sağladı.

Katranla göz göze gelir gelmez huysuz bir homurtu çıkardı ve gerilemeye kalktı. İçimden sertçe "Dur" dedim.

Kışladayken boş zamanlarımda ejderhalar hakkında kitaplar alıp okurdum. Onlar bizlerin evcil hayvanlarımız değildi. Onların üstlerine biniyor olmamız atlarımız gibi binek hayvanları oldukları anlamına gelmiyordu. Onlar kutsal varlıklardı. Biz onları değil onlar bizi seçer kendilerine uygun bulurdu. Bu bağ karşılıklıydı. Onlar büyük bir saygıyı hak eden varlıklardı.

Ejderhalar kayratlarını hissederlerdi. Bu his karşılıklıydı ve bu hisler doğrultusunda birbirleriyle anlaşabilirdi iki taraf. Sözlü iletişim kurmak ise ilerleyen zamanlarda görülebilen çok nadir bir olaydı. Fakat ben içimdeki içgüdüye güvenerek ona sözlü emir vermiştim. İşe de yaramıştı. Çünkü olduğu yerde durmuş bana kısık gözlerle bakıyordu. Bakışlarına karşılık verirken ufak adımlarla yaklaşmaya başladım. İlk eşleşmemizdeki gibi ona elimi ileri uzatarak yaklaşmaya başladım. Katran da ben ona ilerlerken kafasını öne eğerek bana yaklaştı. Elim kafasıyla temas eder etmez ufak bir damla gözyaşı firar etti gözümden. Hiç vakit kaybetmeden kollarımı kalın boynuna doladım. Katran sarılmama karşılık vererek boynunu gövdeme doğru kırdı. Boynu ve koca gözdesi arasında kaybolurken gözlerimdeki yaşlara rağmen gülümsedim.

Usulca fısıldadım. "Seni özlemişim dostum."

Katrandan bir homurtu yükselince gülümsedim. Biliyordum, o da beni özlemişti.

Katrandan ayrılınca arkamı dönüp Jorden ve Owen'a baktım gülen gözlerle.

Jorden gülümseyerek "Katrana binmeyi düşünüyorsan önce ona eğerini giydirmelisin sanırım ha?" dedi ve mavi dikenli ejderhanın yanında duran katrana uygun boyuttaki eğeri gösterdi.

Hevesle başımı sallayıp "Haklısın." Dedim ve koşar adımlarla eğerleri almaya gittim. Biraz ağır olmaları nedeniyle başta yalpalasam da sonunda Katranın yanına ulaşmış eğerin bir parçasını sırtına geçirmeye çalışıyordum fakat benim vahşi ve huysuz ejderham homurdanarak geri çekilmişti.

Boynunu okşayarak "Lütfen, Katran eğer ki sana bunları takamazsam sırtına binemem ve uçamayız. İzin ver?"

Beklediğim onay derin bir solukla gelince gülümsedim ve eğeri sırtına yerleştirerek kayışlarını bağladım. Birkaç adım uzaklaşıp derisiyle neredeyse bütün olan ve göze batmayan siyah eğere baktım. Açıkçası sadece benim uçuşta katranın sırtındayken daha rahat ve güvenli olmamı sağlayacak ejderhayı rahatsız etmeyecek bir parçaydı. Sırtında katrana daha rahat tutunup daha iyi manevralar yapabilirdik böylece. Katran tekrar homurdanmalar eşliğinde silkelenip eğere ters bakışlar atarken güldüm ve iki adama baktım.

"Gitme vakti İsabell." diyerek ejderhasına binen Jorden ile dudaklarımı ısırarak Owen'a döndüm.

Birkaç büyük adımla yanına ulaştım ve içimden geldiği gibi sarıldım ona. "Her ne kadar beni döverek pestilimi çıkarsan da seni özleyeceğim koca adam."

Owen kısa bir duraksama yaşasa da kollarını belimin çevresine dolayıp kafasını boynuma gömdü. Derin bir nefes alıp "Orda çok dikkatli ol Bell. Sana güveniyorum hepsini haklayıp geri gel." Dedi.

Son cümlesi kafamda yankılanırken kafamda soru işaretleri oluşturmuştu. Biliyor muydu? Biliyorsa kimden öğrenmişti ya da başka bir şey mi ima etmişti? Geri çekilip yüzüne bakmak istesem de beni engelledi ve kollarını daha da sıkılaştırdı. Boynumda derin bir nefes aldıktan sonra tüy kadar hafif bir öpücük kondurup "Seni seviyorum." Diye fısıldadı. Olduğum yerde bacaklarım jöle kıvamına gelirken kollarını çözdü. Bedenimden uzaklaşan sıcak bedeniyle titrerken arkasını döndü ve Jorden'a baş selamı vererek ormana dalıp gözden kayboldu.

Olduğum yerde kaşlarım çatık kaybolduğu yere bakarken ağzım ciğerlerime daha çok oksijen taşımak istercesine açıldı. Derin bir nefes alırken yanan gözlerimle hala o noktaya bakıyordum. Neydi beni bu denli üzen yada şoka uğratan?

Jorden'nın "Hadi İsabell." demesiyle kendime gelirken Katrana yöneldim. Katran iyi olup olmadığımı kontrol edercesine dikkatle bana bakarken kafasını okşadım ve eğitimin verdiği çeviklikle eğere yerleştim. Katran arkasını dönüp havalanmadan önce son kez arkama, onun gittiği yere baktım. Katran hızla zıplayıp kanat çırpmaya başladığında boğazımdaki yumruyu gidermek adına yutkundum ve Katrana sıkıca tutundum.

Havada Jorden ile süzülerek ilerlemeye başladık. Bir defteri daha kapatmıştım geride bıraktıklarımla ve şimdi yenisini, daha tehlikelesini dürmek için ilerliyordum. Kralınsa düşmanını kendi elleriyle burnunun dibine soktuğundan haberi yoktu...

EJDER PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin