EJDER PRENSES °21°

6.6K 499 142
                                    

Arkadaşlar önemli lütfen okuyun!

Hikaye için wattpadden wattys katılım formu geldi. Watty ödüllerinden birini kazanır mıyım bilmiyorum ama deneyeceğim. Sizin desteğimiz benim için çok önemli😘

Bu yüzden katılmadan önce hikayeyi ilk bolumden itibaren duzenlemeye alacağım ve dolayısıyla yeni bölüm daha fazla zaman alacak. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum vee susuyorum.

Bu arada iki haftayı geçsem de bölüm uzun oldu telafi ettiğimi düşünüyorum? jkjbskdjfhsfı

*********************

Hıçkırıklarım havada yankılanırken kafamı Katran'ın sırtına yaslayarak yüzümü gizledim. Fısıldamayı andıran çaresiz sesimle "Ben artık yalnız kalmaktan bıktım." diye sitem ettim.

***********************

Sarayın uzun kubbeleri bulutların ardında kendini belli etmeye başlarken derin bir nefes alıp toparlanmaya başladım. Hıçkırıklarım yavaş yavaş seyrekleşirken elimle gözümden akan yaşlar yüzünden ıslanan yüzümü kuruladım.

Dudaklarım ardından titrek bir nefes firar ederken "Güçsüz düşmek yok, Katran. Bu sefer kaybetmek yok." dedim.

Katran'ı yavaşça aşağı yönlendirdim ve henüz misafirlerin gelmediği hizmet kermitlerinin etrafta talaşla koşuşturduğu bahçenin bir köşesine yavaşça indik. Etraftaki insanların bakışları korkuyla ben ve Katran arasında gidip gelirken oldukça rahat bir şekilde üstünden atlatıp yere indim.

Elimi boynuna götürüp orada tutarken üstündeki bakışlardan dolayı huysuzlanan Katran'a uyarıcı bakışlar attım. Aynı bakışları bahçedekilere yönlendirirken işine dönmeyen birkaç kişiyle göz göze geldik.

Eva seri hareketlerle bahçeye gelirken beni ve arkamdaki ejderhamı görmesiyle kısa bir an duraksadı. İlgili bakışlarla Katran'ı süzerken sırıtmadan edemedim. Katran'ın ufak hırıltısı Eva'yı yerinden sıçratırken gözlerini kaçırdı ve seri adımlarla hizmet kermitlerinin yanına ilerledi.

Sırıtmam gittikçe genişleyip gülümseme hâlini alırken hâlâ gözümün önüne gelen zıplayan Eva ile kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Arkamdan bir homurtu gelince ona döndüm.

Benimle dalga geçecek olabilirsiniz fakat kesinlikle ejderhalarında bir ifadeleri vardı ve Katran'ın şu anki surat ifadesi benimkiyle hemen hemen aynıydı. Gözleri sevecenlikle kısılmış ışıldarken ağzı gergin ve sivri dişlerinin bir kısmı görünecek şekilde açıktı.

Kafamı iki yana sallayıp gülerken arkamdan yaklaşan adım seslerine döndüm. Suratım ciddi bir ifade alırken yaklaşmakta olan sarı kafayı izlemeye başladım.

Marcus kralın habercisi olmasına rağmen genç, hızlı ve çevikti. Henüz yirmilerinde olan bu adam mavi gözlere hafif kemerli iri bir buruna ve kalın dudaklara sahipti. Saçları kulak hizasında dağınıktı. Gözleri kralın yanında olmadığı zaman koridorda karşılaştığımda hep sevecenlikle parlıyordu tıpkı şu anki gibi.

Zavallı Marcus'u daha burada ikinci günüm olmasına rağmen neredeyse Katran'dan daha çok görmüştüm. Sürekli bir yerlere koşturuyordu. Sanki kralın habercisi değil de ayakçısı gibiydi. Bu düşünceyle gözlerimi devirirken yanıma gelen Marcus sevecen ifadesi ve tok sesiyle "Selam Bell, naber?" dedi.

Sadece koridorda görüp kısaca tanıştıktan sonra ismimi kısaltarak söylemesi ve bu kadar samimi olması tuhafıma giderken ters davranmamak için dilimi ısırdım. Kesinlikle karakteri bu şekilde olmalıydı çünkü hareketlerinde hiçbir yapmacıklık yoktu.

EJDER PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin