Arkadaşlar gerçekten bu bölümü çok zorlukla yazdım. 😞O yüzden olmuş mu? Ne kadar iyi hiçbir fikrim yok. Açıkçası hikayeye bir sene ara vermeyi de düşünmüyor değilim çünkü bu sene önümde zorlu bir süreç var. Üniversite sınavına gireceğim. Haftanın her günü dershaneye gidiyorum ve bir tek pazar boşum. Onda da bir yığın ödevim var.
Okullar açılınca hem okul hem dershane fırsatım kalır mı bilmiyorum. Yb ne zaman gelir bilmiyorum. Ama eğer hikayeye ara vermeye karar verirsem haberiniz olur. Duyuru olarak panomdan paylaşırım.
O yüzden destekleriniz ve görüşleriniz benim için çok önemli, teşfik edici oluyor.
Bölüme oy ve yorum yapmayı unutmayın.👇👇
Sizi seviyorum.❤🤗
Dudaklarım aldığım zevkle kıvrılırken konuştum. "Ah, emin ol harika bir şov izleyecekler."
*****************
Sakin adımlarla eğitim alanının ortasına ilerlerken gayet rahattım. Miya yanı gelip benimle aynı hizada yürümeye başlarken "Emin misin? Yani ciddi bir şekilde yaralanırsan babam tarafından hoş karşılanacağını sanmıyorum." dedi.
Bu sözler üzerine kahkahalarla gülmek istesem de ciddi ifademi bozmadım. Yüzümü prensese çevirmezken tek düze bir şekilde konuştum. "İnan bana yaralanan kişi ben olmayacağım."
Miya kısa bir an duraksarken bunu fırsat bildim ve adımlarımı hızlandırarak onu arkamda bıraktım.
Eğitim alanının ortasında, boş bir yerde Ares ile karşılıklı dururken diğer eğitmenler de çevremizi sarmıştı. Davranışlarımız birkaç öğrencinin dikkatini çekerken bu sayı giderek artmış şimdi etrafımızda geniş bir çember oluşmuştu.
Ares kılıcını sağ tarafına toprağa sapladıktan sonra sağ elini yumruk yaparak sol göğsüne vurdu. Aynı hareketi bende tekrarladıktan sonra aynı anda öne eğilip birbirimize selam verdik.
Çevredekilerin şaşkın ve meraklı bakışlarını üzerimizde hissederken sakin kalmaya ve odaklanmaya çalışıyordum.
Sadece o ve ben.
Odaklan Isabella...
Ellerimiz aynı anda toprağa sapladığımız kılıçlarımıza giderken aynı anda yerden çıkardık ve havada çapraz bir şekilde tokuşturduk. Benim kılıcım üst tarafta kalırken sırıttım. Bu başlamadan önceki bir güç gösterisiydi.
Bu sefer boşta kalan sol ellerimiz sol göğsümüzü bulurken aynı anda söze başladık.
"Ejderhaların alevleri kılıçlarımıza güç versin.
Şayet burada ölürsem lanetli ejderha galipten lanetini çeksin."
Aynı anda geriye sıçrayıp birbirimizden ayrılırken selam durma ritüelini gerçekleştirmiştik. Artık meydan okuma başlayabilirdi.
Nefeslerimi düzenli hale sokarken kılıcımı elime oturtarak daha iyi kavradım. Ne manevra kabiliyetimi etkileyecek kadar sıkı, ne de elimden düşecek kadar gevşek. Bacaklarımı hafif aralık bırakıp omuzlarımı geriye atarken gözlerimi Ares'e kilitlemiştim bile.
Sadece o ve ben vardık.
Bir süre çok ufak ileri atılmalarla birbirimizi denerken çember etrafında dönüyor, gözlerimizi ayırmadan birbirimizi tartmaya çalışıyorduk.
İlk tahminlerime göre Ares iri ve kaslı biriydi. Dolayısıyla hareketleri benim kadar kıvrak ve hızlı olabileceğini sanmıyordum. Fakat şöyle de bir yanılgım olabilirdi. BEEA'da aldığı eğitimler sayesinde kıvraklığını korunmuş olma ihtimali vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER PRENSES
خيال (فانتازيا)Beyaz Ejderha Krallıgı, dünyada var olan en güçlü krallıktı. Tabii ona kafa tutmaya cesaret edebilecek sadece tek bi krallık vardı o da "Siyah Ejderha Krallıgı". Bu iki krallık arasında süregelen bir rekabet ve üstünlük duygusu yıllarca pek çok sava...