İza yorgunca yere çökerken Caleb'in yüzünde istediğine ulaşmanın verdiği gülümseme vardı. Şimdi diğer yarısını çağırabilirdi fakat atladığı bir nokta vardı ya da görmezden geldiği. Mühür tıpkı bir zincir gibiydi zincirin bir halkası koparılırsa hepsi birden çözülürdü.
*******************
Yukarıda bölümden temsili Isabella.
Arkadaşlar beni takip ederek hikayelerle ilgili duyuruları ve düzenlemeleri kaçırmamış olursunuz tavsiye ederim.
Arada mesaj panoma gelin de sohbet edelim 😊
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum..🤗👇👇
ISABELLA;
Ejderha saldırısının üstünden nerdeyse bir hafta geçmişti. Bir hafta boyunca her gün sabah akşam Katran'ın yarasıyla ilgilenmiş aynı özeni diğer saray hizmetlileri de benim için uygulamıştı. Katran'ın yarası iyileşmişti fakat aynı şeyi kendim için söyleyemezdim. Ufak tefek sıyrıklarım ve yaralarım kapanmıştı ama bedenimdeki çürükler ve morluklar hafiflemesine rağmen hâlâ yerini koruyordu.
Sonuçta bilmem kaç kanat yükseklikten yere çakılmıştık. Sakat kalmamam, hatta ölmemem bile mucizeyken, ben Katran sayesinde kırık bile almadan atlatmıştım.
Bu bir haftada saraydaki dedikodu kazanı kaynamaya devam etmişti elbet. Neredeyse birkaç gün içinde ünüm davete gelen konuklar sayesinde artmıştı. Bütün saray artık benim kim olduğumu biliyordu. Sonuç olarak onları olası bir saldırıya karşı korumuştum.
Fakat saldırıyla ilgili aklımda kalan fazlasıyla soru işareti vardı. Mesela saldırının suçluları hâlâ bulunamamıştı. Ne kadar aranırsa aransın bir ceset de bulunmamıştı. O ejderha ve kayratını kimin gönderdiği, amacının tam olarak ne olduğu bilinmiyordu.
Ejderhayı saraydaki ve çevresindeki onca muhafıza ve askere rağmen kimse fark etmemişti. Normalde kuş uçurtulmayan sarayda özellikle davet gecesi kimsenin fark edemediği birkaç tonluk kırmızı bir ejderhanın öylece girmesi ve bunu yalnızca benim fark edebilmem en büyük soru işaretimdi.
Elbette bunun yetkililer de farkındaydı fakat somut bir şekilde dile gelmemişti. Saraydaki dedikodular çıkmış ve bunun pek çoğu savaşın son bulmasına, barış meşalesinin yakılmasına rağmen Siyah Ejderha Krallığını hedef alıyordu.
Fakat bu suçlamalar bana göre yersizdi. Siyah Ejderha Krallığı'nın tek bir ejderhayı öylece alelade bir şekilde göndererek kendini riske atmayacağını düşünüyordum.
Derin bir nefes alarak aklımdaki düşünceleri savuşturdum. Şu son günlerde yeterince aynı şeyleri düşünüp durmuştum zaten.
Prenses Miya'nın içinde bulunduğu at arabası taş yolda tıngır tıngır ilerlemeye devam ederken sıkılmış bir şekilde Katran'la birlikte havadan ilerleyişini takip ediyorduk.
Sevgili(!) prensesimiz Miya BEEA'daki eğitmen arkadaşlarını ziyaret etmek için erkenden yola koyulmuştuk. Ben ve Katran için en fazla bir saat olabilecek yolculuk Miya yüzünden saatlerimizi alıyor daha da yorucu hâle geliyordu.
Fakat görevim buydu. Koru ve kolla...
At arabası ile prensesin önünde ve arkasında bulunan dört atlı koruma ormanın ortasında yavaşlayarak durunca bir terslik olduğunu kavradım. Elim istemsizce kılıcıma gidip yoklarken birkaç at aniden kişneyip şahlanmaya, huzursuz olmaya başladı.
Bununla birlikte ormandan fırlayan, gözleri haricinde her yeri simsiyah çarşafla kapanmış yaklaşık on iki haydut konvoyun etrafını sardı. Nerden geldiğini kestiremediğim iki ok muhafızlardan birini öldürüp atını yaralarken diğerleri çoktan savaşmaya başlamışlardı bile.
![](https://img.wattpad.com/cover/72766472-288-k644297.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER PRENSES
FantasyBeyaz Ejderha Krallıgı, dünyada var olan en güçlü krallıktı. Tabii ona kafa tutmaya cesaret edebilecek sadece tek bi krallık vardı o da "Siyah Ejderha Krallıgı". Bu iki krallık arasında süregelen bir rekabet ve üstünlük duygusu yıllarca pek çok sava...