Dudaklarımdan sadece bir kelime çıkmıştı ‘RÜZGAR !’
Duvar, yeşil ve tedirgin gözlerini bana dikmiş aynı zamanda da cebinden bir kağıt çıkarmaya çalışıyordu.Beni koridordaki koltuklara otutturmuş ve koşa koşa bir yere gitmişti.Ne yani bu kadar mıydı? Hem bana çarpıyor hem de bir özür dilemeden gidiyordu.Ne küstah bir çocuktu bu !
Ben bunları düşünürken o sırada yeşil gözlü duvar,telaşla yanıma geliyordu.Elinde de bir şişe su vardı.O sırada buz gibi suyu eline dökmüş yüzümü silip beni serinletmeye çalışıyordu.Ellerinin yumuşaklığı onu ilk gördüğümdeki gibiydi.
Demin cebinden çıkarttığı kağıt elinin ıslaklığıyla biraz ıslanmış biraz da buruşmuştu ancak üstüne birşeyler yazmaya çalışıyordu.Kağıdı bana uzattığında ‘İyi misiniz bayan ?’ dedi gülümseyerek. Ne yani beni hatırlamamış mıydı ?
Bu duruma biraz bozularak anlayabileceği şekilde yavaş yavaş konuşarak ‘Teşekkür ederim iyiyim derse gitmem lazım’ dedim.Oturduğum yerden yavaşça kalktım ancak başımın dönmesiyle tekrar yerime oturdum.Kendimi derse girecek kadar iyi hissetmiyordum ancak ilk günden de gözden düşmek istemiyordum.Kararımı vererek tekrar ayağa kalktım ve bu sefer başım dönmemişti.Koridorun sonundaki sınıfa ilerlerken arkamdan birinin ayak seslerini duyuyordum.Muhtemelen Rüzgar da kendi sınıfına gidiyordu.
Sınıfın kapısının önüne geldiğinde kapıyı çaldım ve içeri girdim.O sırada içeri girdiğimde kapıyı kapatmak istedim ancak bir şey kapıyı kapatmamı engelliyordu.Kapıyı iyice çekmeye çalıştığımda biri benden önce davranmış kapıyı açmıştı.Rüzgar ile o anda göz göze gelmiştik.Demekki o da hocanın geldiğini görmüş hızlıca koşuyordu.Arka kapıdan girdiği içinde çarpışmıştık muhtemelen.Aslında bu duruma bozulmuştum ne adımı hatırlamış ne de benden özür dilemişti.
Düşüncelerimden hocanın sert ve otoriter sesinden dolayı ayrıldım. ‘ Bir yere oturacak mısın artık !’ dedi.Hızlıca bir kızın yanına oturdum.Elinde bir kalem defterine birşeyler not ediyordu.Defterine iyice gözümü diktim ve ders notu tutup tutmadığına baktım ancak hoca daha derslere başlamamıştı ve o sadece karalama yapıyordu.
Hocamız aslında yaşına göre çok yakışıklı bir profesördü ve anlattıkları tıp fakültesine gelipte soğuyup okulu terk edebileceğiniz türden konuşmalardı.
Anlattıklarını yarım kulak dinledim ve yeni bir konuyla ilgili konuşmaya başlamadan önce zil çalmıştı.Hoca sınıftan çıkmış,herkes de sıraya gömdüğü kafasını kaldırmıştı.Resmen okula başlamadan gitmemiz için bizi ikna etmeye çalışıyordu ancak herkesin surat ifadesine bakarsa hiçbirinin umrunda değildi yaptığı konuşmalar.Tamam bu bölüm zor bir bölümdü ve anlattıklarından da bazıları doğruydu ama daha çok abartarak anlatıyordu bence.Ya da ben öyle sanıyordum…
Ders arası on beş dakikaydı.Yanımda oturan kız kullaklıklarını takmış müzik dinliyordu.Açıkçası hiç tanışmaya ve konuşmaya niyeti yoktu.Ben de tanışmaktan vazgeçip sınıftan bahçeye çıktım.
Bahçemiz aslında küçüktü ama oturabileceğimiz bir kafetarya vardı.Dinlenmek için kafetaryaya geçtim.Hava sabaha göre biraz serinlemişti.Çantamdaki hırkayı çıkarıp üzerime giydim.Kafetaryadan aldığım çayla bahçedeki banklardan birini oturdum ve karşımdaki denizi izlemeye başladım.Dersin başlamasına daha on dakika vardı.Bu yüzden biraz daha dinlenmeye fırsatım vardı.Ne kadar otursamda vücudum bu günlerde çok yorgun ve bitkindi ve elimden geldiği kadar dinlenmeye çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül (Tamamlandı)
Lãng mạnHer hikaye mutlu sonla bitmez ! Amansız bir hastalık,iki insan,yakıp kavuran bir aşk hikayesi...Biraz dram,biraz romantizm...