Midemdeki karıncalanmalar bana eziyet ederken elimi ağzıma götürüp avuç içimi dişledim. Acı yüzümü buruşturmamı sağladı. Rüya değildi, o gerçekti. Benim burada olmam gerçek, bunları yaşamamız olağandışı değildi.
Yalnızca bir dakikadan beri kalktığım gibi durmuş, söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Beni şirkete götürecek olması? Arkadaşlarına nasıl söyleyecek olması gerçeği? Çok saçmaydı, Allahım, çok saçma!
Jimin'in çıplak adımlarını duyduğumda tam önümde durdu. Sağ elinde içi dolu su bardağı tutuyordu, sol eli ise arkasındaydı. Garson gibi bardağı bana uzatırken benimle dalga geçip geçmediğini düşünmeye başladım. Bunu küçükken de çok yapardı.
Gözlerimi yumup uzattığı bardağı aldım ve tek dikişte içtim. İçmemle birlikte bardağı onu uzattığımda tek bir hareketiyle bardağı koltuğa fırlattı ve beni sertçe ayağa kaldırdı. Kaşlarım çatılırken hızla beni mutfağa götürdü.
"Ne yapıyorsun ya!"
Baskı uyguladığı kolumu ovuştururken bu sefer diğer kolumdan yakaladı ve tezgahın önünde çektiği sandalyeye oturttu beni. Yüzümdeki ifade dehşeti andırırken ne yaptığını şimdi anlıyordum. Sol elinde hasır ip tutuyordu, ağzını bıçak açmadan beni kontrol altına alıyordu.
Bana güvenmiyordu. Artık.
İki elimden tutup sertçe sandalyenin arkasından bağlamaya başladığında, "Ne yapıyorsun, canım yanıyor!" diye bağırdım. O ise nefes seslerinin arasından kendine küfür ediyordu sanki. Benim kim olduğumu düşünüyordu ki?
Ayaklarımı sallamaya başlarken öyle hırıltılı bir sesle, "Rahat dur." dedi ki, gözlerimi kırpıştırarak yaptığı şeyi anlamaya çalıştım. Ellerimden sonra ayaklarımı sandalyenin iki ayağına da ayrı ayrı bağladı.
"İstediğini yaptın..." diye mırıldandım kuruyan boğazımı temizleyerek. "Şimdi ki amacın ne?"
Önümdeki boydan aynalı mutfak kapısına yaslanırken iki kolunu göğsünde birleştirdi.
"Sana güvenmemeye başladım," dedi, rahat bir tavırla.
"Seni buna iten şey ne?" Tükürürcesine konuştuğum için öksürdüm. "Beni sen buraya getirdin, şimdi yaptığın şeye bir bak!"
"Sesini alçalt, Kız." Kız? "Bunu sen uyandığın ilk anda yapmaya karar vermiştim zaten."
"Ama neden!" Yüzümü buruşturdum. "Demiştin ki-"
"Fazla ürkek olduğunu, kaçakçı ya da her neyse onlardan biri olmadığını söylemiştim." diyerek kaşlarını kaldırdı. Etli dudaklarını yalayarak birbirine kavuşturduğu kollarını ayırdı, bir elini saçlarından geçirdi.
Saçlarını boyatmasına rağmen oldukça yumuşak gözüküyordu.
"Bana inanmıştın." Sesim artık fazla çıkmıyordu.
"O kadar tuhaf bir kızsın ki," diye mırıldandı bana doğru yaklaşırken. "Şüpheli olduğunu düşünmeye başladım." Yan tarafımızdaki mutfak masasından bir tane sandalyeyi çekip tam önüme oturdu.
"Anlat dinliyorum."
Kaşlarımı artık ben yönetmiyordum sanki. Kendileri beynimin sinyallerine göre şekilleniyor, yüz ifademi belirliyorlardı. Yahu... ne oluyordu böyle?
"Ne anlatmamı istiyorsun?" diye sordum başımı yan yatırarak ona bakarken.
Alt dudağını yukarı kıvırdı. "Kim olduğundan başla."
Adımı söylesem... hatırlar mıydı?
Saçmalama kızım. Sakın gerçek adını ona söyleme. Henüz değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
park jimin | close your eyes
Fanfictioneuphoria: bana euphoria: yardım euphoria: et euphoria: sana bir sesli mesaj yolladı. euphoria: sana bir video yolladı. AÇMAK İÇİN DOKUN. - pjm: hey pjm: seni kim çekiyor? pjm: ya da sen kimsin? pjm: iyi misin? euphoria: hey euphoria: neden bahsed...