Park Jimin'e karşı birçok yalanlarda bulunmuş, doğruları söylememiştim.
Onunla iletişimde olmak için fake bir hesap açmış, kullanıcı adımı Bae Hei yapmıştım. Aslında artık kimliğimde Bae Hei adını kullanıyordum çünkü olmayan ailemin seçtiği Mi Cha Shi adını kullandığım takdirde tanınırdım.
Evime gelen adamlar gerçek hesabımdan Jimin'e yazıp bizi bir arada enselemek istemişlerdi ve o beni kurtardığında, arkadaşlarından sakladığını söylediği (!) eve getirdiğinde ve elimi kolumu bağladığında adımı ona karşı değiştirmiştim. Min Seo.
Peki sonunda ne olmuştu? Park Jimin o fake hesabın sahibini, elinde bardak kırılan kızı yani artık beni tanıyordu. Tanıyordu, küçüklük arkadaşı olduğumu biliyordu ama ne yaşadığımı bilmiyordu.
Ailemin beni istemediğini söylemiştim, dahasında beni kaçırmak isteyen adamların başında babamın olduğunuda öğrenmiştim, onların benim gerçek ailem olmadığınıda öğrenmiştim. Jimin'in dediğine göre babam olacak adamın diğer bir kızı varmış, hasta olduğu için benden alması gereken bir şeyi olduğunu söylemişti. Ailem gerçek değilse kardeşim için beni kullanacaksa... kardeşim öz müydü? Kardeşim özse bu kesinlikle babam olacak adamın yeni eşinin hamile olduğu zamanlarda hatırladığım bebek değildi.
"Abi çıldıracağım..." diye hayıflandığını duydum Jungkook'un. "Neden bu kadar karışık bir hayatınız vardı?"
"Hayatım var mıydı?" diye döndüm Jungkook'a, "Sence oradan bakınca varmış gibi mi duruyor?"
Jungkook ani çıkışıma gözlerini devirerek, "Öyle demek istemedim," diye mırıldandı. Yüzüklerle dolu sol elini ensesine atarken bir an onun Jimin'e ne kadar çok benzediğini düşündüm. On saniye falan.
Jimin'in yüzüklü elleri ise bacağımdaydı, tam önümde çömelmiş başını eğerek bir şeyleri anlamaya çalışıyordu sanki. Peki onun daha bir şeyleri anlamaya çalışması, benim bu karışık şeylerle dolu hayatımı sürdürmüş olmam ne kadar trajediydi?
Ortam gerilirken Namjoon'un Taehyung'a işaret ettiğini görmemle yutkundum.
"Kahve içer miyiz?" diye sordu Taehyung, Rose'a dönerek. "Hem burası soğuk, bir kafeye gidip hava almış oluruz fena mı?"
Namjoon tatlı bir şekilde sırıttı. "Kesinlikle kardeşim, bir kafeye gidip sıcak bir şeyler içmeliyiz." Beni ve Jimin'i işaret ettiğinde ise doğrudan Rose'a bakıyordum. "Sizde biraz konuşup yanımıza gelin."
Rose güven verici bir şekilde dudaklarını birbirine bastırırken kafasını salladı. Üşüdüğü o kadar belli oluyordu ki, hiç düşünmeden, "Pekâlâ." diye mırıldandım. Sesimi duyan Jimin başını kaldırıp elini bacağımdan yavaşça çekerek ayaklandı.
Rose eğilip yanağımdan öperek gülümsediğinde zorla bir gülümseme yerleştirdim suratıma. Bu kadar şeyin içerisinde olması onun garibine gitmiyor gibiydi.
Taehyung başıyla asker selamı verip kolunu Rose'a uzattığında gözlerimi devirerek sırıttım. Bazı şeyler unutuluyordu aslında, sevdiklerinin yanında. Onları seviyor muydum? Gerçekten seviyordum, çok sıcaklardı ve çözüm odaklı kişilerdi. Tanımadıkları bir insana anında yardım edebilecek türden insanlardı.
Yoongi ve Jin el sallayarak 1+1 gecekondu gibi evden çıkarlarken Namjoon Jimin'e birkaç bir şey dedikten sonra abi edasıyla gülümsemiş ve kapıyı kapatarak evden ayrılmıştı. Jimin yanıma gelince ellerimle oynamaya başladım.
"Biliyor musun?" Tırnaklarım kısaydı, annem hiç uzatmama izin vermemişti. "Gerçekten kötü hissettim, siz oradan taşınınca ve beni ailemle yalnız başıma bırakınca..." Evin soğukluğu ses tellerime vurmuştu sanki. "Kimsesiz hissettim. Ailem vardı, ama sensizken kimsesiz hissettim Jimin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
park jimin | close your eyes
Fanfictioneuphoria: bana euphoria: yardım euphoria: et euphoria: sana bir sesli mesaj yolladı. euphoria: sana bir video yolladı. AÇMAK İÇİN DOKUN. - pjm: hey pjm: seni kim çekiyor? pjm: ya da sen kimsin? pjm: iyi misin? euphoria: hey euphoria: neden bahsed...