XXVIII | 28

2.7K 244 69
                                    

"Bu herifler herkesi kaçırıyorlar," diye söylendi Jungkook. "Biz herkesi koruyamayız."

Gözlerim kapalıydı, bir yerde oturuyordum. Rahat ve deri olduğu için kaygan bir koltuk gibiydi. Bilincim yerine gelirken bir arabanın içerisinde olduğumu fark ettim. Kafamın sürekli bir omuza düştüğünü, iki parmağın başımı düz tuttuğunu hatırladım.

"Bunu bizde biliyoruz, Jungkookie." Hoseok'un sesi neden bu kadar güven vericiydi? Pozitifliği kanımı kaynatıyordu. "Ama bu farklı."

Jungkook'un hisli bir şekilde güldüğünü duydum. "Bunu farklı kılan o adamların bu zamana kadar nadiren kız kaçırmaları mıydı?"

"Jungkook!"

Namjoon'un sessiz olmaya çalışan ama Jungkook'un ona güvenmesini isteyen yükselişiyle gözlerimi açtım. Bir arabadaydık, karşılıklı koltuklarda oturuyorduk. Belli etmeden gözümün ucuyla yanıma baktım. Jimin ve Taehyung iki yanımda oturuyor, Jin arabayı kullıyor ve Namjoon'da yolcu koltuğunda oturuyordu.

Önüme baktığımda Yoongi'nin telefonuyla uğraştığını, Jungkook'un sert bakışlarını ve Hoseok'un ifadesiz yüzüyle karşılaştım.

Namjoon omzunun üstünden baktı. "Bunun böyle gereksiz bir koruma olmadığını sen hepimizden daha iyi biliyorsun. Biliyorum, endişeleniyorsun ama bunu çözeceğiz."

Jimin sıkıntıyla elini saçlarına daldırdı.

Hoseok'la göz göze geldim. Gözlerini yumup açtığında gülümsedi. "Ah, bizi cidden korkuttun. Böyle sık sık bayılır mısın?"

Ağzımı açmama izin vermeden Jin kahkaha patlattı. Dikiz aynasından arkaya bakarak, "Eğer kız olsaydım ve karşımda bu kadar yakışıklı adamlar olsaydı bende bayılırdım." dedi. Namjoon gülerek başını iki yana sallarken aslında hepsinin her şeye rağmen ne kadar pozitif olduklarını düşündüm.

"Öyle değil mi, Yoongi?"

Yoongi mırıltıyla, "Hee." dedi.

Gülümsemek istiyordum ama Jungkook'un gözleri üzerimdeyken bunu yapmak zordu. Ah, cidden... beni öldürebilirdi.

"Başımıza iş alabiliriz," dedi Jungkook gözlerini üzerimden ayırmadan. "Biliyorsunuz değil mi?"

Yoongi, "Kızı korkutuyorsun." dedi. İlgisi telefondaydı fakat kulakları burdaydı.

Namjoon, "Almayacağız." dedi tek seferde. Nasıl bu kadar emin oluyordu bilmiyorum ama benim bile inanasım geliyordu. Radyoda bir şarkı çalmaya başladı, ince naif bir kadın sesi yavaşça duyulurken bu kimsenin umrunda değildi.

Jungkook başıyla beni işaret edip arkasına, Namjoon'a döndü. "Onun bir ailesi yok mu, Hyung? Ya merak edip peşine düşerlerse? Ki her aile merak edip çocuğunun peşine düşer." Durdu. "Peki ya arkadaşları? Elbette yakın bir arkadaşı vardır. Yokluğunu anlayacak birileri kesinlikle vardır."

"Yok." dedim benden beklenmeyecek bir anda. Ani olan bu hareketimle bakışları omzunun üzerinden bana döndü ve koltuğa düzgün bir şekilde oturdu.

"Kendi başımın çaresine bakabilirim. Jungkook haklı, benim yüzümden başınıza iş almanızı istemem." Gözlerimi ellerimi düşürüp yüzümün önüne düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım. İplerden kurtulmuştum.

Kafamı kaldırıp hepsinin yüz ifadesinde baktığımda Yoongi'nin bile bana baktığını sonrasıyla ekranı açık olan telefonuna geri döndüğünü gördüm.

Taehyung, "Böyle bir şey olmayacak." dedi bana bakarak. Ona döndüğümde gülümsediğini gördüm. Bembeyaz dişleri göz önüne serilince cidden animelere benziyordu. Hepsi o kadar birbirlerinden farklı, o kadar güzellerdi ki...

Umursama.

"Ama senin cidden Army olmamana şaşırdım." Tek kaşını kaldırıp yüzümü inceledi. "Cidden hiç ilgini çekmedik mi?"

"Öyle şeylerle ilgilenemeyecek kadar meşguldüm." Yalan.

"Üniversiteni dondurmuşsun, üstelik güzel bir bölüm okuyormuşsun. Ailenle yaşamıyorsun, seni merak edecek birileri olur mu?"

Hoseok'un sorusuyla irkilsemde belli etmedim.

"Buraya okumak için geldim, bölümümden sıkıldım ve dondurdum. Belki bölüm değişikliği yaparım."

Ah! Cidden mi? Konu daha mühimken benim geçmişimi mi konuşacaktık?

Hoseok omuz silktiğinde Jungkook'un bakışları artık daha sakin, çekilebilir bir hal almıştı. Arada bir bakışlarını üzerimde tutuyor, olabilecek bir şeyi önleyecek gibi duruyordu. Tetikteydi. Ama ne için?

Jimin'in varlığını hatırlamamı sağlayan farklı kokusu ve çıplak kolunun koluma sürtünmesiyle kendime geldim. Araba yavaşlamış, herkesin yorgunluğu üstüne düşmüştü sanki.

Hepsiyle çok iyi anlaşacağımı biliyordum, Jimin ve Jungkook'la iyi anlaşabilir miydim... işte onu bilmiyordum. İkisi bir kutu gibiydi, kendilerini arada kapatıyor istedikleri zaman kutuyu aralıyorlardı. Bu benim açımdan güzel olsada bunu sadece yabancılara yaptıkları çok açıktı. Bir yabancıdan fazlası değildim.

7 tane erkekle aynı evde kalmak nasıl bir şey olurdu? Düşünmek istemiyordum.

"Yemek yapmasını biliyor musun?"

Jin'le dikiz aynasından buluşan gözlerimle utandığımı hissettim. Uzun süreden beri ilk defa bu duyguyu hissetmek garip olsada kendime gelip, "Kısmen." diye yanıtladım onu.

Taehyung, "Hyung." dedi. "Kıza yemek mi yaptıracaksın!" Dehşete düşmüş yüz ifadesiyle onu izlerken Jungkook, "Kızın asıl koruması belli oldu." diye mırıldandı.

Bunun üzerine Taehyung iki parmağını V şekline getirmiş, gözüne yaklaştırıp sanki bir şey atıyormuş gibi Jungkook'a yollamıştı. Jungkook onu gördüğümden beri ilk defa gülümsedi.

Jimin'in sağ omzuma çarpan sıcak nefesiyle kaşlarımı çattım.

"Umarım," diye mırıldandı. "Bize alışmazsın."

Ona döndüm, yüzümde bunun nedenini soran bir ifadeyle baktığımdan gülümsedi.

"Çünkü yanında hep biz olamayacağız."

Araba durdu. Yoongi gözlerini devirerek inerken Jungkook arkasından inmiş kolunu omzuna atmıştı. Jin, Namjoon peşi sıra inerlerken Taehyung'ın, "Hadi." dediğini duymamla arabadan indim.

Ve inanın... böyle bir ev beklemiyordum. Burası yurt değildi.

 Burası yurt değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
park jimin | close your eyesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin