Kalbim ağırlaşmış bir şekilde kapıda dikilmeyi sürdürürken herkes seri bir şekilde eve girmişti. Bir kişi hariç, ben.
"Şu eve girecek misin yoksa sana bebek bakıcılığı da mı yapmam gerekiyor?"
Kulağıma çarpan sıcak nefesle yerimde zıpladım. Arkamdaydı, göğsü sırtıma değiyordu ve ben salak gibi hala orada dikiliyordum.
Kural 1: Kendine yalnızca içinden söv.
Yüzümü buruşturarak ona döndüm. İçimde milyonlarca hücre baş kaldırmış bana şok olurmuşçasına bakarlarken ben yalnızca kendimden ödün vermemeye çalışıyordum. Jimin'e karşı yenilmeyecektim.
Kural 2: Bu çocuklarla yaşıyorsan bir savaştasın demektir. Dik dur.
Sahi neden bir anda asi kesilmiştim ki? İçimde böyle birini sakladığımı bilmiyordum. Ben evinden çıkmayan, düşüncelerini içinde saklayan ve belkide fazla asosyal bir kızdım. Kendimi tanıyamıyordum.
"Bebek bakıcılığı yapmanı gerektiren şey nedir?"
Güldü, ama samimiden o kadar uzak bir gülümsemeydi ki bu bir anda ciddileşti ve omuzlarımdan tutarak beni arka arka yürümeye zorladı. Sesim çıkmadan kaşlarım çatık bir şekilde onu izlemeyi sürdürdüğümde şimdi içerideydik, kapının yanında.
"Fazla mızmız olman," dedi başını yana yatırıp yüzüme bakarken. Elleri hala omuzlarımdaydı. "Kendine bakabileceğinden bile şüpheliyim. Kaç yaşındayım demiştin, on dokuz mu? Hala bir çocuksun."
"Reşitim." diye tısladım dişlerimin arasından. Hiç tanımadığı bir insandım ona göre, hatırlamadığı ve belkide hiç hatırlamayacağı biriydim.
"Hadi ya?" diye sordu alayla. İçi nasıl olursa olsun, bana nasıl davranırsa davransın güzelliği çok... fazlaydı. "Amerikada yaşamıyoruz, güzelim. Bu yüzden sen hala bir çocuksun."
Güzelim? Sıradan bir kelime, kendine gel.
Yüzümü bir kez daha buruşturduğumda başını iki yana sallayarak sırıttı. Bembeyaz dişleri gözlerimin önüne serildi, yanaklarındaki kaslar gerildi ve gözleri çizgi halini aldı. Üzgünüm ama o kadar güzeldi ki... Tamam, bunu bir daha düşünmeyeceğim.
"Şu yüzünü buruşturmayada bir son ver artık, erken yaşlanacaksın."
"Kimin umrunda?"
"Senin."
"Önemli olan iç güzellik," Doğruydu değil mi? "Sende olmayan bir şey."
Yüzü düştü. "Nereden biliyorsun içimin çirkin olduğunu?"
Ağzımı açıyordum ki Yoongi'nin sesiyle omzumun üzerinden ona baktım. Umursamaz bir ifadeyle bize bakıyor, çenesiyle kapıyı işaret ediyordu.
"Kapatın artık şu kapıyı."
Neden hep onunla laf dalaşına girdiğimde birileri bana sansür oluyordu ki? Bir şeyleri çokça yüzüne vurmak istiyordum, şimdiden fazlasıyla dolmuştum ona karşı. Fakat ne ara buraya gelmiştik ki?
Jimin ayağıyla kapıyı sertçe kapattığında Yoongi sert bir şekilde baktı. Jimin buna karşılık olarak iki elini havaya kaldırdı ve, "Ayağım fazla çarptı." dedi. Yüzümdeki ifadeyi korumaya çalışarak onun peşinden salona girdim. Nasıl anlatmak gerekirdi bilmiyordum ama salon sanki bir oyun merkezi kadar büyüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
park jimin | close your eyes
Fanfictioneuphoria: bana euphoria: yardım euphoria: et euphoria: sana bir sesli mesaj yolladı. euphoria: sana bir video yolladı. AÇMAK İÇİN DOKUN. - pjm: hey pjm: seni kim çekiyor? pjm: ya da sen kimsin? pjm: iyi misin? euphoria: hey euphoria: neden bahsed...