O günü hatırlıyordum.
Markete gitmek için karşıdan karşıya geçtiğimi, o sırada hızla gelen bir aracı ve beni iten bir çift elleri. Geçmişin anıları o kadar pusluydu ki, geleceğe dönerken bile gözlerim bulanıklaşıyordu.
Eski sevgilim.
En yakın arkadaşı.
O'nu hatırlamak istemediğimi biliyordum, onun iyi birisi olmadığını geç öğrensemde bu gerçeğide elbette biliyordum. Yinede... bana yaptığı onca şeyden sonra neden hayatımı kurtarmak için kendini arabanın önüne atmıştı ki? O nasıl bulmuştu ki beni?
Hayatını kaybetmişti! O artık yoktu!
Her şey yavaş yavaş beynime otururken bir şeyler idrak etmemi zorluyordu. Aslında kimdi? Bu hayattaki vasfı neydi? Hayatı sevdiğini biliyordum, yaşamayı öyle seviyordu ki sizi bile yaşatırdı bu hevesi.
İki elimle başımı tutarken koltuğun ucuna doğru kayarak kafamı kaldırdım. "Biliyordun," gözlerim artık doğrudan Jimin'e bakıyordu. "Yaşadığım her şeyi biliyordun, değil mi?"
Sesim kısılmıştı, içimdeki duygular aklımın önüne geçerken gözyaşları tokmaklarını gözlerime geçiriyordu. Canım yanıyordu, neden?
Jungkook'un dişlerini sıkarak Jimin'e başıyla beni gösterdiğini gördüm. Tam olarak yıllarca yediğin boku şimdi temizle bakalım, bakışıydı bu. Kabaydı, ama açıklaması gerektiğini bağırıyordu.
Rose'un ellerini dizlerimde hissedince bana kaygıyla baktığını gördüm. Pantolonumun olmasına rağmen ellerinin soğukluğunu hissedebilmiştim. Geldiğimiz yer eski bir gecekonduydu ve çocukların burayı nereden bulduğunu bilmiyordum. Garip bir yerdi, kötü bir koku yoktu fakat eşyalar ve koltuklar o kadar eskiydi ki ürkütücü gözüküyordu.
"Bunları sonra konuşsak?" diye hayıflandığını duydum Yoongi'nin. Zorla durduğu o kadar belli oluyordu ki ellerini beyaza çalan saçlarına daldırdı.
Namjoon kesin bir dille, "Olmaz," dedi. "Buraya her şeyi konuşmaya geldik, öyle değil mi, Jimin?"
Jimin doğrudan yüzüme bakarken birkaç saniye sonra gözlerini Namjoon'a çevirdi. "Öyle, abi."
"Anlatsana," diye mırıldandım hiçbir şey düşünmemeye çalışırken. "Bunu neden yaptın?"
"Sen hep gözümün önündeydin," Jimin adımlarını bana doğru atarken Rose'un elleri benden çekildi. O sırada Taehyung Rose'a yardım etmek için ceketini vermişti, üşüyordu.
"Beni fark etmeyen hep sendin."
Kaşlarımı çattım. Jimin dizlerini kırıp tam önümdeyken ellerime uzanmıştı, geri çekildim.
"Yaşadığım her şeyi izledin mi sen?"
"Ne yaşadı?"
Yoongi Namjoon'u dirseğiyle dürterken Hoseok ona kötü kötü bakışlar atıyordu.
Taehyung ortamı germemek adına, "Biraz daha sessiz soramaz mıydın, Hyung?" dedi.
(Buradan sonrası tamamen hikayenin bir sonraki evresi, devamı gelecek bu sadece bilgilendirmek içindi.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
park jimin | close your eyes
Fanfictioneuphoria: bana euphoria: yardım euphoria: et euphoria: sana bir sesli mesaj yolladı. euphoria: sana bir video yolladı. AÇMAK İÇİN DOKUN. - pjm: hey pjm: seni kim çekiyor? pjm: ya da sen kimsin? pjm: iyi misin? euphoria: hey euphoria: neden bahsed...